Ara

Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu | Taksirle Adam Öldürme Cezası

Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu | Adam Öldürmenin Cezası

Taksirle ölüme neden olma suçu, taksirle adam öldürme cezası 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinde düzenlenmekte olup, bu suç bir kişinin hayatına kasıt olmaksızın son verilmesi şeklinde oluşmaktadır. Taksirle işlenen bir suç olan taksirle adam öldürme suçu, özen yükümlülüğüne dikkat edilmeden, ihmalkarlık, tedbirsizlik ve bazen de sorumsuzluk sebebiyle ölüme sebep olunan bir suçtur. Suç basit taksir ya da bilinçli taksirle işlenebilir. Her iki durumun birbirinden farklı sonuçları ve cezai sonuçları vardır. Bilinçli taksirle adam öldürmek daha ağır cezayı gerektiren bir suçtur. Şimdi içeriğimizde taksirle ölüme neden olma ile ilgili tüm detaylardan bahsederek sizi bilgilendirmeye çalışacağız.

İçindekiler

Taksir Nedir?

Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek ve bazen de sorumsuzluk seviyesine varan bir ihmal ile yapılan bir davranıştır.  Taksir ne demek? sorusuna bu şekilde yanıt verebiliriz. Taksirle işlenen suçlara da taksirle işlenen suçlar denmekte olup, taksirle birinin ölümüne sebep olma suçu da taksirle adam öldürme suçu olarak karşımıza çıkmaktadır. Öte yandan taksir; basit taksir ve bilinçli taksir olarak da ikiye ayrılmaktadır. Bilinçli taksirle suç işlenmesi, basit taksire göre daha ağır cezayı gerektirir.

Basit Taksir Nedir?

Yapılan davranış neticesinde ortaya çıkacak sonucun hiçbir aşamada fail tarafından öngörülmemiş olması fakat yine de kötü bir sonuca sebep olunmasıdır. Fail basit taksir de bir an olsun dahi “aman olursa olsun” dememektedir. Fail kendisini olayın içinde adeta “kadersel” olarak bulmaktadır.  Basit taksir nedir? sorusuna bu ifade ile yanıt verebiliriz. Basit taksirde kişi kötü bir sonuca sebep olacağı eylemi hem gerçekleştirmek istemez hem de zaten sonucunu da bir an olsun öngörmez.

Bilinçli Taksir Nedir?

Kişinin öngördüğü neticeyi açıkça istememesine karşın kendine fazla güvenerek sorumsuzluk seviyesinde ihmaller ile hareket etmesi sonucu neticenin meydana gelmesidir. Bilinçli taksir, basit taksire nispeten daha ağır bir özensizlik, ihmaller zinciri, sorumsuzluk ve gamsızlık barındırmaktadır. Hukuken de daha yoğun bir haksızlık teşkil etmektedir. Dolayısıyla kanun koyucu, bilinçli taksir durumunda cezanın yarıdan altıda birine kadar arttırılması kuralını getirmiştir.

Bu kapsamda kanun koyucu ilgili hüküm gerekçesinde; taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluğunun değerlendirmesinin ancak dava hakimi tarafından yapılabileceğini, yani taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesinin açık bir şekilde mümkün olmadığını, davaya/olaya göre değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.

Taksirle Ölüme Neden Olma (Taksirle Adam Öldürme) Suçu Nedir?

Taksirle ölüme neden olma suçu; bir kişinin, özensizlik ve tedbirsizlik ve kimi zaman sorumsuzluk sonucunda bir başka kişinin hayatını kaybetmesine neden olması olarak ifade edilmektedir. Bu suçta kişi kasten öldürülmemektedir. Yani kişinin hayatına kasten son verilmemektedir. Suçun basit taksir ve bilinçli taksirle işlenmesi halinde ise verilen cezanın miktarı farklılık arz edecektir.


Ceza Hukuku alanında daha fazla bilgi almak ve aklınıza takılan soruların yanıtlarına ulaşmak isterseniz, kategorimizi ziyaret edebilirsiniz.


Basit Taksirle Öldürme Suçu (Ölüme Neden Olma) Nasıl Oluşur?

Bu suç bir kişinin hayatına kasıt olmaksızın son verilmesi şeklinde oluşmaktadır. Taksirle işlenen bir suç olan taksirle adam öldürme suçu, özen yükümlülüğüne dikkat edilmeden, ihmalkarlık, tedbirsizlik ve bazen de sorumsuzluk sebebiyle ölüme sebep olunan bir suçtur. Taksirle öldürme suçunun oluşabilmesi için, kişinin bu davranışıyla bir kimsenin ölümüne sebebiyet verebileceğini öngörememiş olması gerekmektedir. Bu suçta “ölürse ölsün” diye bir düşünce fail de bir an bile oluşmamış olmalıdır. Bu kapsamda, taksirle öldürme suçunu oluşturan unsurlar şöyle belirtilebilir:

  • Bir kimsenin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması, sorumsuzluk, ihmaller
  • Ölüm neticesinin, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranış nedeniyle gerçekleşmesi ve
  • Kişinin, bu davranışı nedeniyle ölüm neticesinin gerçekleşeceğini öngörememiş olması gerekmektedir.
  • Kasıt olmaması

Bir kişinin taksirle ölüme neden olabilmesi için yukarıdaki unsurların gerçekleşmesi gerekir. Bu unsurlar, taksirle ölüme neden olma suçunun genel şartlarıdır. Tabii ki suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde bu unsurlar değişiklik göstermektedir.

Bilinçli Taksirle Öldürme Suçu (Ölüme Neden Olma) Nasıl Oluşur?

Suçun taksirle işlenmesi ile bilinçli taksirle işlenmesi arasındaki tek fark, bilinçli taksirde failin sonucu öngörmesine rağmen davranışı gerçekleştirmesidir. Bilinçli taksirde yoğun bir sorumsuzluk, gamsızlık, umarsamazlık hali söz konusudur. Kişi artık içinde bulunduğu olay bakımından “kadersel bir durum” denemeyecek kadar ihmalkar durumdadır. Bilinçli taksir durumunda fail, suçun kanunda yer alan suçu işlemeyi de o neticeyi de istememekte, fakat bu neticeyi öngörmektedir.

Buna birkaç örnek vermek gerekirse şu şekilde bahsedebiliriz: Araç sürücülerinin trafik kurallarına uymadan trafikte hatalı davranışlar sergilemesi, evde küçük yaşta çocuk bulunmasına karşın ilacın çocuğun uzanabileceği yerde bırakılması ve iş güvenliği ve sağlığı ile ilgili tedbirlerin işveren tarafından alınmamış olması, bilinçli taksire örnek olarak gösterilebilir. Bu davranışlar sonucunda ölüme sebebiyet verilirse, o halde kişi bilinçli taksirle öldürmeye neden olma suçundan yargılanacaktır.

Taksirli Suçlarda Öngörülemezlik Ne Demek?

Yargıtay’ın bazı kararlarında da görüldüğü gibi, taksirden bahsedebilmek için sonuçların öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu öngörülebilirlik, genellikle failin sosyal durumu ve bilgi birikimi göz önünde bulundurularak, failin durumuna göre değerlendirilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2016 tarihli kararında, taksir kavramı tanımlandıktan sonra, taksirli hareketlerin iradi olduğuna, bu davada ise sanığın hareketinin iradi ya da irade dışı olmasında bir tereddüt bulunmadığına işaret edilmiştir. Ayrıca, taksirin yasal tanımında yer alan unsurlardan biri olarak, neticenin öngörülememiş olması durumunun bulunduğu belirtilmiş; failin dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun hareket etmesi halinde, kanunun tarif ettiği durumun meydana gelebileceği ifade edilmiştir. Bu bağlamda, fiilin taksirle işlendiği kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Objektif özen yükümlülüğünün kaynaklarından birinin de, toplumun ortak deneyimleri olduğu, ihlal edilen özen yükümlülüğünün ise belirli bir hukuki değerle bağlantılı olması gerektiği dile getirilmiştir. Öngörülebilirlik, somut olayın özelliklerine göre ve failin şahsi nitelikleri ön planda tutularak belirlenmelidir. (Yargıtay CGK., 2014/12-12 E., 2014/424 K. 15.11.2016 tarihli kararı)

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2008 tarihli bir kararında, taksir suçunun, kanunda belirlenen dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir şekilde, bir hareketin suçun kanuni tanımında yer alan neticesinin öngörülmeden meydana gelmesi olarak tanımlandığı vurgulanmıştır. Toplum içinde yaşayan bireylerin, diğer insanlara zarar vermemek adına bazı önlemler alması ve belirli davranış kurallarına uyması gerektiği ifade edilmiştir. Bu kurallar, toplumda birlikte yaşama zorunluluğundan doğabileceği gibi, devletin müdahalesiyle de şekillenebilir. Taksirli suç, işte bu kuralların ihlaliyle ortaya çıkmakta ve failin, öngörü ve tedbirle hareket etmeyerek cezai sorumluluğa tabi tutulmasına yol açmaktadır. Sorumluluğun kaynağı, failin neticenin öngörülebilir olmasına rağmen, iradi bir hareketle bu sonuca neden olmasıdır. (Yargıtay CGK., 25.03.2008, 43/62 sayılı kararı.)

Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin 2008 tarihli kararında, sanık H.E.’nin, siğil tedavisi için kullandığı ilacı içerek hayatını kaybeden 2,5 yaşındaki Ö.M.’nin ölümüne dair değerlendirme yapılmıştır. Kararda, sanığın 15 yaşında olması, misafir olarak kaldığı evde kendisine ait odada ilaç şişesini kapatıp sehpa üzerine bırakmasının, ölen çocuğun odaya girip ilaç şişesini açarak içebileceğini düşünmesi ihtimalinin, bunu öngörebilme ihtimalinin sanığın yaşı, içinde bulunduğu sosyal çevre ve ortam göz önünde bulundurulduğunda, hayatın doğal akışına uygun olmayacağı ifade edilmiştir. Yargıtay, bu durumda neticenin öngörülebilir olup olmadığının, olayın şartları ve sanığın kişisel özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekmiştir. (Yargıtay 9. CD., 2008/5242 E., 2008/11946 K., 05.11.2008 tarihli kararı)

Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçunda Korunan Hukuki Değer

Söz konusu suçla korunan hukuki değer, kişinin yaşama hakkıdır. Esasen taksirli fiillerden sorumluluk istisnai nitelikte bulunmaktadır. Ancak yaşama hakkının en temel, en üst hak olması sebebiyle taksirle ölüme sebebiyet verme suçu, Türk Ceza Kanunu’nda ayrıca düzenlenmiştir.

Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu Unsurları

İşbu suçun unsurları “tipiklik” ve “hukuka aykırılık” olarak ikiye ayrılmaktadır. Tipiklik de kendi içerisinde objektif (maddi) unsurlar ve subjektif (manevi) unsurlar olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bunlardan genel hatları işe aşağıdaki gibi söz edebiliriz:

1. Tipiklik Maddi Unsurları

  • Fiil:

Doktrin ve Yargıtay kararlarında, ölüm neticesini doğuran dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı her türlü “icrai” veya “ihmali” davranış olarak açıklanmaktadır. Dikkat ve özen yükümlülüğünün kaynağını; davranış normları, kanunlar, mevzuat, resmi veya özel kişiler tarafından getirilmiş kurallar ya da müşterek hayat tecrübeleri oluşturmaktadır.

Olay anında objektif nitelikte bulunan dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir davranış (ex ante) bulunmuyorsa, taksirli bir fiilden söz edilemeyecektir. Ayrıca, dikkat ve özen yükümlülüğünün belirlenmesinde “objektif esaslardan” hareket edilmekle birlikte, somut olayda “failin özel bir bilgisi” de bulunmakta ise işbu özel bilginin de değerlendirmede hesaba katılması gerekmektedir.

  • Netice:

Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçu, neticeli bir suç olup Kanun’un yasakladığı netice ise “ölümdür”. Yargıtay, bir kişinin ölmüş sayılabilmesi için Beyin ölümü kriterinin esas alınacağını kararlarında defaatle belirtmektedir.

  • Nedensellik Bağı ve Objektif İsnadiyet:

Nedensellik bağının tespitinde “şart teorisi” esas alınmakta olup buna göre, meydana gelen ölüm neticesiyle failin fiili arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir.

Objektif isnadiyet ise şöyle açıklanabilir; Meydana gelen ölüm neticesinden failin sorumlu tutulabilmesi bakımından nedensellik bağı tek başına yeterli olmamakta ayrıca neticenin faile objektif olarak isnat edebilmesi de gerekmektedir. “Objektif olarak öngörülemeyen neticelere” sebebiyet verilmesi halinde ise sırf fiil ile netice arasında nedensellik bağının bulunmasından hareketle bu neticeden dolayı failin sorumluluğu söz konusu olmayacak; örneğin kaza, tesadüf olarak kabul edilecektir.

“İzin verilen risk” kapsamında meydana gelen neticelerden dolayı fail sorumlu tutulamaz. Zira bu durum, neticenin faile objektif olarak isnat edebilmesini engelleyen, ortadan kaldıran bir husustur.

  • Fail:

Söz konusu suçun faili “herkes olabilir. İşbu suç fail bakımından bir özellik göstermemektedir.

  • Mağdur:

Söz konusu suçun mağduru “herkes” olabilir. İşbu suç mağdur bakımından bir özellik göstermemektedir. Mağdur, icra edilen fiille hayatına son verilen kişi olarak açıklanabilir. Ölenin yakınları ise ancak bu suçtan “zarar gören” olabilmektedir.

  • Konu:

Taksirle ölüme sebebiyet verme suçunun konusunu, canlı insan vücudu oluşturmaktadır.

2. Tipikliğin Manevi Unsurları:

Taksirle öldürme suçu, taksirle işlenebilen bir suç olup failin taksir derecesinde dahi bir kusurunun bulunamaması halinde ise sorumluluğu cihetine gidilemeyecektir. Ayrıca, taksirle işlenen suçlarda, suçun manevi unsurunun bulunmadığı kabul edilmektedir.

Taksir halinde işbu suçun haksızlık muhtevasını ise objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışın gerçekleştirilmesi ve bu davranış sonucunda meydana gelen neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi oluşturmaktadır.

Riskin Artırılması Teorisi Nedir?

Yükümlülüğe uygun davranılmasının, neticenin meydana tehlikesi üzerinde hiçbir etkisinin bulunmadığı kesin olarak belirlenebiliyorsa yükümlülüğe aykırılık bağının olmadığı ve objektif isnadiyetin gerçekleşmediği söylenebilecektir.

Örneğin; Doktor A, ameliyat sonrası hastaya verilmesi gereken ilaçları ve ilaçların verilme sıklığını hasta bakıcıya bildirir ancak hastabakıcı gerekli özeni göstermez, bazı ilaç saatlerini atlar ve neticeten hasta ölür. Yapılan incelemede ise bu ilaçların, hastanın tedavisine hiçbir etkisinin olmadığı kesin olarak anlaşılmıştır. Şu halde hasta bakıcı tarafından gerçekleştirilen söz konusu davranışların, neticenin meydana gelme riski üzerinde bir etkisi bulunmadığından ötürü söz konusu ölümden hasta bakıcı sorumlu tutulamayacaktır.

Taksirle Ölüme Neden Olmanın Cezası
Taksirle Ölüme Neden Olmanın Cezası

Taksirle Ölüme Neden Olma (Adam Öldürme) Cezası

Taksirle ya da diğer bir ifadeyle yanlışlıkla adam öldürmenin cezası, Türk Ceza Kanunu’na göre 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır. Kanunda belirtilen bu sınırlar arasında verilecek kesin cezayı hakim belirler. Hakim, kesin cezayı belirlerken; suçun işleniş şeklini, suçun işlenme zamanı ve yerini, failin olaydaki kusurunun ağırlığı, failin özellikleri gibi birtakım öncülleri değerlendirerek karar verir.

Taksirle Ölüme Neden Olma Suçunun Nitelikli Halleri ve Cezaları

Taksirle öldürme suçunun cezayı artıran nitelikli halleri; bilinçli taksirle öldürme, birden çok kişinin ölümüne sebep olma ve bir veya birden çok kişinin ölümü ile bir veya birden çok kişinin yaralanmasına sebep olmadır. Taksirle öldürme suçunun cezayı artıran nitelikli halleri TCK madde 22’de ve TCK madde 85’te düzenlenmektedir.

Bilinçli Taksirle Ölüme Neden Olma Cezası

Bilinçli taksirle öldürme, bir kimsenin ölüm neticesinin gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, kendine duyduğu güven dolayısıyla dikkatsiz davranması ve bu nedenle istemeden bir kimsenin ölümüne sebep olmasıdır.

Suçun temel halinden farklı olarak, fail burada neticeyi öngörebildiği ancak dikkatsiz davranışlarına devam ettiği için daha ağır cezalandırılmakta, bilinçli taksirle cezası ⅓ – ½ oranında artırılmaktadır.

Taksirle Birden Fazla Kişinin Ölümüne Neden Olma Cezası

Kişinin, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı nedeniyle birden çok kişinin ölümüne sebep olması, daha çok kayba yol açtığından faile verilecek cezanın da daha ağır olması gerekmektedir. Bu nedenle birden çok kişinin ölümüne sebep olan kimse, en az 2 yıl en çok 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılır.

Örneğin, A, uzun yolculuk yaptığı bir sırada oldukça yavaş giden kamyonun arkasında seyretmekten sıkılmış ve ters şeride geçerek aracın önüne geçmek istemiştir. Bu davranışı sonucunda, ters şeritten gelen bir araç içindeki B ve eşi C’nin ölümüne sebep olmuşsa, taksirle öldürme suçunun nitelikli halinden yargılanır.

Bir veya Birden Çok Kişinin Ölümü ile Birlikte Bir veya Birden Çok Kişinin Yaralanmasına Sebep Olma

Bir kimsenin, dikkatsiz davranışı nedeniyle, bir veya birden çok kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden çok kişinin yaralanmasına sebep olması halinde yine nitelikli hal söz konusu olacak ve kişi, 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Bu nitelikli hal dolayısıyla failin ayrıca taksirle yaralama suçundan sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.

A’nın ters şeritte ilerlediği örnekte, A’nın karşıdan gelen ve içinde B ve C’nin bulunduğu araca çarpması nedeniyle yoldan çıkması ve yol kenarında yürüyen D ve E’ye çarparak yaralanmasına sebep olması halinde A, birden çok kişinin ölümü ile birlikte birden çok kişinin yaralanmasına sebep olduğundan taksirle öldürme suçunun nitelikli halinden yargılanacaktır.

Taksirle Öldürme Suçunda Etkin Pişmanlık

Taksirle öldürme suçu, etkin pişmanlık hükümleri uygulanacak suçlar kapsamında değildir. Bu itibarla, taksirle öldürme suçunu işleyen kişilerin, sonradan pişmanlık duyması ve ortaya çıkan zararı azaltmaya çalışması halinde dahi verilecek cezada indirime gidilemeyecektir.

Taksirle Öldürme Suçuna Teşebbüs, İştirak ve İçtima

Teşebbüs, suç işlemek amacıyla harekete geçilmesi ancak elde olmayan sebeplerden suçun tamamlanamamasıdır. Taksirle öldürme suçuna teşebbüs mümkün değildir. Çünkü, teşebbüsün gerçekleşebilmesi için bir suç işleme amacı bulunmalıdır. Ancak taksir halinde, kişi istemeden suça sebebiyet vermektedir.

İştirak, işlenen bir suça katılmak, ortak olmaktır. Taksirle öldürme suçunda iştirak hükümleri uygulanmaz. Çünkü iştirak için, bir suç işleme iradesinin bulunması gerekmektedir. Ancak taksirle işlenen suçlarda, kişi istemeden suç işlemektedir.

İçtima, kişinin davranışı ile birden çok suça sebebiyet vermesidir. Taksirle öldürme suçunda içtima hükümlerinin uygulanması mümkündür. Bu durumda, suçu işleyen kişi en ağır cezayı gerektiren suçun cezası ile cezalandırılır.

Örneğin, alkollü bir şekilde trafiğe çıkan bir kimse, birinin ölümüne sebebiyet vermişse bu durumda hem trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokma suçunu hem de taksirle öldürme suçunu işlemiş olur. Bu bakımından taksirle öldürme suçu daha ağır cezayı gerektirdiğinden bu suçtan yargılanacaktır.

Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi Suçu

Suç kapsamında yer alan bir kavram olan ihmal; bir kimseye belirli bir icrai davranışta bulunma yükümlülüğünün yüklendiği hallerde, bu yükümlülüğe uygun davranılmaması olarak açıklanabilir. Gerçek İhmali Suçlar ve Görünüşte İhmali Suçlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Söz konusu suçun meydana gelebilmesi için failin; Kanundan, Sözleşmeden veya öngelen tehlikeli eylemden yükümlülüğünün bulunması gerekmektedir. Bu suç, bağımsız bir suç tipi olup nitelikli hal değildir ve Kasten Öldürme Suçundan sadece fiilin gerçekleştiriliş şekli bakımından ayrılmakta olup diğer özellikleri ise aynıdır.

Ayrıca işbu suç, Kasten veya Taksirle işlenebilmekte olup kişi, yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ve bir insanın ölebileceğini öngörerek davranışı gerçekleştirirse Olası Kastın varlığından da bahsedilebilecektir.

Taksirle Öldürme Suçunun Soruşturma Aşaması

Taksirle öldürme suçunun soruşturma aşaması, yetkili makamlara yapılacak şikayet veya ihbar ile başlayan ve dava açılıp açılmayacağına ilişkin kararla son bulan aşamadır.

Soruşturma aşamasının amacı, şikayet veya ihbara konu suçun işlenip işlenmediğine yönelik araştırma yaparak gerçeğin aydınlatılmasıdır. Bu amaca yönelik soruşturma aşamasında gerçekleştirilebilecek işlemler şunlardır:

  • Şikayet – İhbar
  • Gözaltı
  • İfade ve sorgu
  • Tutuklama veya adli kontrol
  • Delillerin toplanması
  • Uzlaşma
  • İddianame

Taksirle adam öldürmek TCK kapsamda düzenlenmekte olup soruşturma aşaması yukarıdaki adımlardan oluşmaktadır. Her adımın açıklamalarından ise aşağıda detayları ile bahsedeceğiz.

Şikayet ve İhbar

Şikayet ya da ihbar, suçun yetkili makamlara bildirilmesidir. Ancak şikayet, suç nedeniyle zarar gören kimseler tarafından yapılırken ihbar suçu bilen herkes tarafından yapılabilir. Taksirle öldürme suçu şikayete tabi bir suç değildir. Dolayısıyla suçun herhangi bir şekilde öğrenilmesi ile soruşturmaya başlanabilir. Ayrıca mağdurun şikayeti aranmaz.

Şikayet ya da ihbar, cumhuriyet başsavcılığına veya kolluk kuvvetlerine sözlü ve yazılı olarak yapılabilir. Taksirle öldürme suçunda şikayet ve ihbarda bulunmak için herhangi bir süre söz konusu değildir.

Gözaltı

Gözaltı, şüphelinin geçici olarak nezarethane adı verilen yerde tutulmasıdır. Taksirle öldürme suçunda da gözaltı kararı verilebilmesi mümkündür ancak bu kararın suçun soruşturması bakımından gerekli olması ve suçun işlendiğine dair somut delillerin bulunması gerekmektedir. 12 yaşından küçükler ve 15 yaşından küçük sağır ve dilsizler gözaltına alınamaz.

Gözaltı kararının verilmesi halinde, şüpheli en fazla 24 saat süreyle gözaltına alınır ve yine bu süre içinde hakim karşısına çıkarılır. 24 saatlik sürenin dolmasına rağmen hakim karşısına çıkarılmayan şüpheli, tazminat davası açabilir. Tazminat davası, şüphelinin ikametgahının bulunduğu ağır ceza mahkemesinde açılır. Dava açma süresi, kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay veya her halde 1 yıldır. 

Gözaltı karar ve sürelerine karşı itiraz mümkündür. Bu noktada, şüpheli, eşi, veli/vasi, birinci ve ikinci dereceden kan hısımları (çocuklar, kardeşler, dede-nine) vakit kaybetmeksizin kararı veren sulh ceza hakimliğine itirazda bulunabilir. İtiraz başvurusu en geç 24 saat içinde sonuçlandırılır.

Delillerin Toplanması

Delillerin toplanması, işlendiği iddia edilen suça ilişkin hususların aydınlatılması amacıyla gerçekleştirilen bir işlemdir. Genellikle soruşturma aşamasında yürütülen bir işlem olmakla birlikte her aşamada delil toplanabilmesi mümkündür. Soruşturma aşamasında savcı, yalnızca şüpheli aleyhine değil lehine delilleri toplamakla da yükümlüdür.

Taksirle öldürme suçunda, özellikle tanık ifadeleri, kamera kayıtları, olay yeri inceleme tutanakları, alanında uzman bilirkişilerin hazırladığı raporlar ve şüphelinin beyanları da dahil olmak üzere her şey delil olarak toplanabilir.

Suça ilişkin unsurlara yönelik kanıt oluşturan her şey delil olarak toplanabilir ancak toplanan bu delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesi zorunludur. Hukuka uygun elde edilmeyen deliller yargılama aşamasına geçildiğinde değerlendirilmez. Ayrıca değerlendirilmeyen bu deliller şüpheli hakkında verilecek kararı da etkilemez.

Örneğin; taksirle öldürme suçunu işleyen kimsenin, şok içinde olması ve iradi davranışlar gösterememesine rağmen ifade odasına alınarak zorla konuşturulması ve bu ifadenin tutanağa geçirilmesi hukuka aykırılık oluşturur. Bu tutanağın mahkemede kullanılabilmesi mümkün değildir.

İfade ve Sorgu

İfade ve sorgu, suç şüphesi altında bulunan kişilerin suça konu olay hakkında beyanlarının alınmasıdır. İfade, kolluk kuvvetleri veya savcı tarafından gerçekleştirilirken, sorgu sulh ceza hakimi ve mahkeme tarafından yürütülür. Bu makamlar dışındaki kimselerce alınan ifade ve sorgu delil olarak değerlendirilemez.

İfade ve sorgusu gerçekleştirilecek kişi, yetkili merci tarafından çağrılır. Yapılan çağrıya uymayan kimse, kolluk kuvvetleri aracılığıyla zorla getirilir. Zorla getirilen kişinin, çağrıya uymaması sebebiyle neden olduğu giderleri ve hakim tarafından belirlenecek para cezasını ödemesine karar verilebilir.

Yetkili merci huzuruna getirilen kişinin öncelikle kimlik tespiti yapılır. Kimlik tespitinden sonra kendisine yüklenen suç ve bu süreçte sahip olduğu haklar öğretilir. Kişisahip olduğu haklar kapsamında; avukat isteyebilir, yakınlarına haber verebilir, kendisi lehine delillerin toplanmasını isteyebilir veya susma hakkını kullanmak isteyebilir.

İfade ve sorguda susma hakkını kullanmak isteyen kişi, hiçbir şekilde açıklama yapmak zorunda değildir. Buna karşılık, konuşmak istiyorsa bu isteği özgür iradesine dayanmalıdır. Korkutma, aldatma, ilaç verme, hukuka aykırı yarar vaat etme gibi yasak usullerle konuşturulması sağlanamaz. Aksi halde, kişinin beyanları kendisi aleyhine kanıt olarak kullanılamaz.

İfade ve sorgu sonunda, sorulan sorular ve cevapları içeren bir tutanak tutulur. Bu tutanak, yapılacak yargılamada delil olarak kullanılabilir. Bu nedenle, tutanak imzalanmadan önce dikkatle okunmalı ve gerçek olmayan hususlar varsa imza atılmamalıdır. İmza atılmama nedeni, tutanağa geçirilmelidir.

İfade ve sorgu aşaması, suç şüphesi altında bulunan kişiler için kendilerini savunabilecekleri ilk aşamadır. Dolayısıyla usulüne uygun ve etkili bir ifade/sorgu süreci geçirilmesi yapılacak yargılamaya etkisi bakımından önemlidir. Bu nedenle sürece hakim, alanında uzman bir ceza avukatına danışmakta fayda vardır.

Uzlaşma

Taksirle öldürme suçu şikayete tabi bir suç olmadığından uzlaşma yoluna gidilemez. Bu nedenle re’sen soruşturma başlatılacaktır. Yani bunun için herhangi bir uzlaşma yoluna gidilmeyecektir.


Uzlaştırma konusu hakkında da bilgi almak isterseniz, ilgili içeriğimize göz atabilirsiniz.


Adli Kontrol

Adli kontrol, tutuklama nedenlerinin bulunduğu hallerde uygulanabilecek bir koruma tedbiridir. Özgürlüğü daha az kısıtlayıcı olması sebebiyle tutukluluk kararı yerine adli kontrol kararı verilebilmektedir.

Taksirle öldürme suçunda adli kontrol kararı verilmesi mümkündür. Adli kontrol kararı verilmesi halinde, kişi birtakım yükümlülüklere uyması şartıyla serbest bırakılır. Bu kapsamda; kişinin yurt dışına çıkması, araç kullanması ve silah bulundurması yasaklanabilir, belirli aralıklarla imza atma yükümlülüğü öngörülebilir. Yükümlülüklere uyulmaması halinde kişi hakkında tutuklama kararı verilebilir.

Taksirle öldürme suçunda uygulanacak adli kontrol süresi, suçun temel hali ve nitelikli hali bakımından farklılık göstermektedir. Buna göre;

  • Taksirle öldürme suçunun temel hali bakımından adli kontrol süresi en fazla 2 yıldır ancak bu süre en fazla 1 yıl daha uzatılabilir.
  • Taksirle öldürme suçunda, birden fazla kişinin ölümüne veya ölüm ile birlikte yaralamaya sebep olunmuşsa adli kontrol süresi en fazla 3 yıldır ancak bu süre en fazla 3 yıl daha uzatılabilir.

Belirtilen adli kontrol süreleri, 18 yaşından büyükler için geçerlidir. 18 yaşından küçükler için adli kontrol süreleri yarı oranında uygulanır.

Verilen adli kontrol kararına karşı; şüpheli, müdafii(avukatı), eşi, veli/vasi itirazda bulunabilir. İtiraz başvurusu, 7 gün içinde asliye ceza mahkemesine verilecek bir dilekçe ile yapılır. 7 günlük sürenin kaçırılması halinde, üst merciye itirazda bulunma hakkı kaybedilir. Yalnızca kararı veren hakime adli kontrol kararının kaldırılmasına ilişkin talepte bulunulabilir.


Adli Kontrol konusu hakkında da bilgi almak istiyorsanız kapsamlı içeriğimize buradan ulaşabilirsiniz. 


Tutukluluk

Tutukluluk, kanunda belirtilen sebeplerin bulunması halinde kişinin ‘tutukevi’ olarak adlandırılan yerde tutulmasıdır. Taksirle öldürme suçunda tutuklama kararı verilmesini gerektirecek hususlar şunlardır:

  • Tutukluluk kararı verilecek kişinin, suçu işleme ihtimalinin yüksek olması,
  • Tutukluluk kararı verilecek kişinin, kaçma, saklanma, delilleri karartma, tanık mağdur gibi kimseler üzerinde baskı yapacağına ilişkin somut bulgular varsa.

Taksirle öldürme suçunda tutukluluk süresi tıpkı adli kontrolde olduğu gibi suçun işleniş şekline göre değişiklik göstermektedir. Buna göre;

  • Failin davranışı, taksirle öldürme suçunun temel halini oluşturuyorsa, tutukluluk süresi en fazla 1 yıldır. Ancak bu süre gerekli görülen hallerde 6 ay daha uzatılabilir.
  • Failin davranışı, birden fazla kişinin ölümüne veya ölüm ile birlikte yaralamaya sebep olmuşsa tutukluluk süresi en fazla 2 yıldır. Bu süre gerekli görülen hallerde 3 yıl daha uzatılabilir.

Bahsedilen tutukluluk süreleri 18 yaşından büyükler için geçerlidir. 15-18 yaş aralığındaki çocuklar için tutukluluk süreleri ⅔ oranında uygulanır.

Tutuklama karar ve sürelerine karşı; şüpheli, müdafii (avukatı), eşi, veli/vasi itirazda bulunabilir. İtiraz, 7 gün içinde asliye ceza mahkemesine verilecek bir dilekçe ile veya zabıt katibine bu yöndeki talebin bildirilmesiyle yapılır.

Taksirle Öldürme Suçunda Soruşturma Sonucu Verilebilecek Kararlar

Taksirle öldürme suçunda soruşturma sonucu verilebilecek kararlardan bazıları aşağıdaki gibidir:

  • Soruşturmaya yer olmadığı kararı (SYOK),
  • Kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK)
  • İddianamenin düzenlenmesi

Soruşturmaya Yer Olmadığı Kararı (SYOK)

Soruşturmaya yer olmadığı kararı, şikayet veya ihbar konusu davranışın açıkça suç oluşturmaması ya da genel ve soyut nitelikte olması halinde verilen karardır. Bu karar ile kişi hakkında soruşturma açılmaz ve kişiye şüpheli sıfatı verilmez.

Örneğin, “İstanbul’da dikkatsiz sürücüler yüzünden binlerce çocuk ölüyor” şeklindeki bir ihbar, genel ve soyut nitelikte olduğundan ve belli bir kişiye yüklenemeyeceğinden soruşturmaya yer olmadığı kararı verilecektir.

Soruşturmaya yer olmadığı kararı verilmesinin hatalı olduğu düşünülüyorsa, kararın öğrenilmesinden itibaren 15 gün içinde kararı veren savcının bağlı olduğu sulh ceza hakimine verilecek bir dilekçe ile itirazda bulunulabilir.

Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (KYOK)

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı, kişi hakkında dava açılmasını gerektirecek bir durumun bulunmadığı veya dava açılmasına engel hususların varlığı halinde verilen karardır.

Taksirle öldürme suçunda, suçun işlendiğine dair yeterli kanıt yoksa veya kişi hakkında bu suça ilişkin daha önce açılmış bir dava ya da verilmiş bir karar varsa kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edilebilir. İtiraz, kararın öğrenilmesinden itibaren 15 gün içinde, kararı veren savcının bağlı olduğu sulh ceza hakimliğine verilecek bir itiraz dilekçesi ile yapılır.

İddianamenin Düzenlenmesi

İddianamenin düzenlenmesi, savcının şüpheli hakkında dava açılmasına yönelik talebini içeren işlemidir. Soruşturma aşamasının sonunda, toplanan deliller suç işlendiğine yönelik yeterli kanıt oluşturuyorsa ve KYOK kararı da verilemiyorsa savcı iddianame düzenler. Düzenlenen bu iddianame mahkemeye sunulur, iddianamenin mahkemece kabulü ile kamu davası açılmış olur.

Taksirle Öldürme Suçunun Savunması

Taksirle öldürme suçunun savunması, uzun süreler hapis cezası gerektiren bir suç olması bakımından önem taşımaktadır. Kişi, soruşturma ve yargılama aşamalarında yapacağı savunma ile suçtan kurtulabilir veya verilecek cezanın indirilmesini sağlayabilir. Bu bakımdan suça yönelik yapılacak savunmada şu hususlar ileri sürülebilir:

  • Dikkat ve özen yükümlülüğüne uyulmasına rağmen ölüm neticesinin gerçekleştiği,
  • Suça konu davranışla ölüm neticesi arasında bir ilişki bulunmadığı,
  • Sanığın, ölüm neticesinin gerçekleşmesinin öngörülebilmesinin mümkün olmadığı,
  • Sanığın, öngörülebilir ölüm neticesini öngöremediği bu nedenle bilinçli taksir unsurlarının oluşmadığı,
  • Suçun oluşumunda sanığın kusurunun daha az olduğu,
  • Ölenin, sanığın cezasında indirim yapılacak veya cezasını kaldıracak kimselerden olduğu ve sanığın hissettiği acı nedeniyle mağdur olduğu,
  • Şüpheli/sanığın akıl hastalığının bulunduğu,
  • Şüpheli/sanığın yaşının küçük olduğu, cezasında indirime gidilmesi gerekeceği,
  • Sanığın sağır ve dilsiz olduğu ve cezalandırılamayacağı veya cezasında indirime gidilmesi gerektiği,
  • Sanığın suçu, başkasından gördüğü tehdit ve şiddet nedeniyle gerçekleştirdiği,
  • Sanık hakkında gerçekleştirilen işlemler veya yargılamada usule aykırılıkların bulunduğu,
  • Toplanan delillerin, sanığın taksirle öldürme suçunu işlediğine yönelik yeterli kanıt oluşturmadığı,
  • Delillerin elde edilme yönteminin hukuka aykırı olduğu, karar aşamasında değerlendirilemeyeceği.
  • Yaşanan hadisenin kazadan ibaret olduğu, hiçbir şekilde engellemenin mümkün olmadığı, tüm dikkat ve özene rağmen gerçekleştiği.

Tüm bu hususlar suça yönelik genel değerlendirmeler bağlamında sürülebilecek iddialardır. Dolayısıyla kişilerin savunmasını, dosyasındaki hususlara göre ve hukuki çerçevede yapması önem taşımaktadır. Bu nedenle, savunmanın önemi ve etkinliği bakımından uzman bir ceza avukatına danışmakta fayda vardır.

Taksirle Adam Öldürmek TCK
Taksirle Adam Öldürmek TCK

Taksirle Öldürme Suçunda Ceza Yargılaması Aşaması

Taksirle öldürme suçunda ceza yargılaması aşaması, mahkemece iddianamenin kabulü ile başlayıp yine mahkemece bir karara varılması ile sona eren aşamadır. Ceza yargılaması aşamasına kovuşturma adı da verilir. Bu aşamada, şüpheli artık sanık sıfatını alır. Ölen kişinin yakınları da davaya katılma talebinde bulunarak ‘katılan’ sıfatını alabilir.

Taksirle öldürme suçunun ceza yargılaması aşaması, genel hükümlere göre yürütülür. Bu kapsamda, sanığın sorgusu yapılır, tanıklar dinlenir, alanında uzman bilirkişilerin görüşü alınır, hakim suçun işlendiği yer keşfe gidebilir ve toplanan deliller değerlendirilerek suça konu olayda gerçek ortaya çıkarılmaya çalışılır.

Kovuşturma aşamasının sonunda, yapılan değerlendirmeler ve edinilen bilgiler ışığında hakim bir kanaate varır ve dava konusu suça ilişkin bir karar verir. Verilen bu kararlara karşı istinaf ve temyiz (Yargıtay) kanun yoluna gidilebilir.

Taksirle bir insanın ölümüne neden olma halinde yetkili ve görevli mahkeme, suçun işlendiği yer asliye ceza mahkemesidir. Birden fazla insanın ölümüne yahut bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olunması halinde yetkili ve görevli mahkeme suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesidir.

Taksirle Öldürme Suçunda Zamanaşımı

Taksirle öldürme suçunda dava zamanaşımı süresi 15 yıl, ceza zamanaşımı süresi 20 yıldır. Zamanaşımı süreleri, suçun işlendiği tarihte 12-15 yaş aralığındaki çocuklar için yarı oranında, 15-18 yaş aralığındaki çocuklar için üçte ikisi oranında uygulanır.

Taksirle öldürme suçunda dava zamanaşımı süresi, mağdurun ölüm anından itibaren başlar. Ceza zamanaşımı süresi ise, mahkeme tarafından kişi hakkında verilecek kararın kesinleşmesi ile başlar. Karar, üst mahkemelere (istinaf, yargıtay) başvurulmuşsa bu mahkemelerin hükmüyle, başvurulmamışsa yerel mahkemenin hükmüyle kesinleşir.

Dava zamanaşımı süresinin dolması halinde kişi hakkında dava açılamaz veya dava açılmış ise, dava düşer ve  herhangi bir karara hükmedilemez. Ceza zamanaşımı süresinin dolması halinde ise, kişiye işlediği suç nedeniyle verilen cezanın infazı gerçekleştirilemez.

Taksirle Öldürme Suçunda Mahkemenin Verebileceği Kararlar

Taksirle öldürme suçunda mahkemenin verebileceği bazı kararlar bulunmaktadır. Bu kararlardan şu şekilde bahsedebiliriz:

  • Beraat,
  • Ceza verilmesine yer olmadığı kararı (CYOK),
  • Mahkumiyet,
  • Adli para cezasına çevirme,
  • Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB),
  • Cezanın ertelenmesi ve
  • Davanın düşmesi, mahkeme sürecinde verilebilecek kararlardandır.

Beraat

Beraat, sanığın suçsuz olduğuna kanaat getirilmesi halinde verilen karar türüdür. Taksirle öldürme suçunda da, mahkeme sanığın bu suçu işlemediğine karar verirse, sanığın beraatine hükmeder. Beraat kararı ile, kişinin sicilinde bu suça yönelik hiçbir kayıt kalmaz.

Yargıtay, bir kararında sanık hakkında maktulü taksirle öldürme suçundan dolayı yapılan yargılama sonucunda elde edilen delillerin, hükümlülüğe yeter nitelik ve derecede bulunmadığı gerekçesiyle sanık hakkında beraat kararına hükmetmiştir. (Yargıtay 1. CD., 2013/4117 E., 2014/5970 K.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı (CYOK)

Yargılamaya konu davranışın suç oluşturduğu kabul edilmekle birlikte failin durumu nedeniyle ceza verilemiyorsa, ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir. Taksirle öldürme suçunda CYOK kararı şu hallerde verilir:

  • Sanığın 12 yaşından küçük olması,
  • Sanığın sağır ve dilsizliği nedeniyle kusurunun bulunmaması,
  • Sanığın; alkol, uyuşturucu gibi geçici nedenler altında bulunması, (Olaya göre kusurluluk oranı değerlendirilir.)
  • Sanığın suça konu davranışı, cebir, şiddet veya tehdit nedeniyle gerçekleştirmiş olması,
  • Sanığın, ölümüne neden olduğu kişinin sanığa çok yakın biri olması ve sanığın duyduğu acı nedeniyle ceza verilmesinin gereksiz olması.

Mahkumiyet 

Mahkumiyet, sanığın suç işlediğinin, şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlanması durumunda verilen karar türüdür.

Sanığın mahkumiyetine karar verilmesi durumunda, verilecek cezaya da hükmolunur. Buna karşılık, ceza yerine güvenlik tedbirleri uygulanabileceği gibi yalnızca güvenlik tedbirinin uygulanmasına da karar verilebilir. Taksirle öldürme suçunun sanığı hakkında uygulanabilecek güvenlik tedbirleri şunlardır:

  • Sanık 3 ay ila 3 yıl arasında meslekten yasaklanabilir,
  • Sanığın sürücü belgesi geri alınabilir,
  • Sanık akıl hastası veya çocuksa bu kişilere özgü tedbirler uygulanabilir,
  • Sanık yabancıysa, sınır dışı edilebilir,
  • Sanık daha önce taksirle bir suç işlemişse, tekerrür hükümleri uygulanır. (18 yaşından küçükler hakkında tekerrür hükümleri uygulanamaz)

Tekerrür, kişinin bir suçtan mahkumiyeti sonrasında tekrar yeni bir suç işlemesidir. Tekerrür hükümleri kapsamında; sanığın işlediği suç adli para cezasını gerektirse de hapis cezası uygulanır, kişi hapiste daha fazla kalır, cezası infaz edilse dahi denetim şartıyla serbest bırakılır.

Hakim, sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri ve yargılama aşamasındaki pişmanlığını da göz önüne alarak cezasında  ⅙ oranında takdiri indirime gidebilir. Bu durum uygulamada iyi hal indirimi olarak da bilinir. Ancak sanığın bu indirimden yararlanmak için mahkemeyi etkileyecek tavırlar sergilemesi halinde ‘iyi hal indirimi’ uygulanmaz.

Adli Para Cezasına Çevirme

Adli para cezasına çevirme, sanığa verilecek 1 yıl veya daha az hapis cezalarının para cezasına çevrilmesine ilişkin karar türüdür. Kural bu olmakla birlikte, taksirle işlenen suçlarda hapis cezası 1 yıldan fazla olsa dahi para cezasına çevirme kararı verilebilir. Ancak suçun bilinçli taksirle işlenmemesi gerekir.

Adli para cezasına çevrilme kararı verilmesi halinde, hakim tarafından en az 5 en çok 750 gün olmak üzere bir gün sayısı belirlenir. Belirlenen bu gün sayısı ile günlük ödenecek en az 20 en çok 100 liralık miktar çarpılır. Bu işlem sonucunda çıkan değer sanığın ödemesi gereken adli para cezası olarak tespit olunur.

Hakim, belirlediği para cezasının tek seferde veya taksitlerle ödenmesine karar verebilir. Tek seferde ödenmesine karar verdiği durumda, sanık ceza miktarını en fazla 1 yıl içinde ödemelidir. Taksitlerle ödenmesine karar verilmesi halinde ise, ceza miktarı en fazla 2 yıl içinde ödenmelidir. Aksi halde, hapis cezasının uygulanmasına karar verilebilir.


Adli Para Cezası hakkında da bilgi almak isterseniz, ilgili içeriğimizi ziyaret edebilirsiniz.


Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sanık hakkında verilecek hükmün açıklanmasının ertelenmesidir. HAGB kararının verilmesi ile, sanık hakkında hükmolunan cezai yaptırımlar sonuç doğurmamaktadır. Taksirle öldürme suçunda HAGB kararı verilebilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

  • Sanığa verilecek cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası ya da adli para cezası olması,
  • Sanığın, daha önce kasten işlemiş olduğu bir suçtan mahkumiyetinin olmaması,
  • Sanığın, bir daha suç işlemeyeceğine ilişkin inanç oluşturması,
  • Sanığın, uğranılan zararı tazmin yoluyla giderilmesi.

Bu şartların bulunması halinde hakim HAGB kararı verebilir. HAGB kararı verilmesi halinde, sanık 5 yıl süre ile birtakım yükümlülüklere uymak şartıyla denetime tabi tutulur. Denetim süresince, yükümlülüklerine uyan ve kasten suç işlemeyen sanığın cezası infaz edilmiş sayılır.

Sanık, 5 yıllık denetim süresi içinde yükümlülüklerine uymaz ya da kasten bir suç işlerse, başlangıçta açıklanması ertelenen hüküm açıklanır ve hükümde belirtilen yaptırımların uygulanmasına geçilir. Hakim, sanığın durumunu da değerlendirerek cezanın yarısının uygulanmasına, cezasının ertelenmesine veya başka seçenek yaptırımlara karar verebilir.

Verilen HAGB kararlarına karşı, 7 gün içinde kararı veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle itirazda bulunulabilir. İtiraz kanun yoluna, şüpheli ile birlikte eşi, müdafii (avukatı), veli/vasi de başvurabilir.

Cezanın Ertelenmesi

Cezanın ertelenmesi, birtakım yükümlülüklere uyulması şartıyla sanığa verilecek hapis cezasının bir süre infaz edilmemesi kararıdır. Taksirle öldürme suçunda cezanın ertelenmesi kararı verilebilmesi için gerekli şartlar şunlardır:

  • Sanığa 2 yıl veya daha az süreli hapis cezasının verilmesi (18 yaşından küçük ve 65 yaşından büyükler için 3 yıl veya daha az süreli olması)
  • Sanığın, kasten işlemiş olduğu bir suçtan 3 aydan fazla mahkumiyetinin bulunmaması,
  • Sanığın gösterdiği pişmanlık nedeniyle bir daha suç işlemeyeceğine dair kanaat oluşması.

Bu hususların sağlanmış olması halinde, hakim cezanın ertelenmesi kararı verebilir. Cezanın ertelenmesi kararı ile birlikte en az 1 yıl en çok 3 yıl süre ile bir denetim süresi belirlenir. Belirlenen bu süre içinde, sanığa meslek sahibi olmak gibi birtakım yükümlülükler öngörülebilir. Buna karşılık hakim, denetim süresinin belli şartlar olmadan da geçirilmesine karar verebilir.

Hakim tarafından belirlenmiş yükümlülüklere uyan ve denetim süresi içinde kasten bir suç işlemeyen sanığın cezası infaz edilmiş sayılır. Ancak yükümlülüklere aykırı davranışlara ısrarla devam eden veya kasten bir suç işleyen sanığın ertelenmiş olan hapis cezasının infazına karar verilir. Böylece sanık, cezasının kalan kısmını cezaevinde tamamlar.

Davanın Düşmesi

Davanın düşmesi, yargılamanın bir hüküm verilmeksizin sonlandırılmasıdır. Taksirle öldürme suçunda davanın düşmesi kararı verilebilecek haller şunlardır:

  • Sanığın hayatını kaybetmesi,
  • Genel af ilan edilmesi,
  • 15 yıllık dava zamanaşımı süresinin dolması,
  • Sanığın yargılamaya konu fiili nedeniyle zaten açılmış bir dava veya daha önceden verilmiş bir kararın bulunması,

Taksirle Öldürme Suçunda İstinaf ve Yargıtay Süreci

Taksirle öldürme suçunda istinaf kanun yoluna başvurabilmek mümkündür. İstinaf başvurusu, kararı veren mahkemeye verilecek istinaf dilekçesi ile veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. İstinaf başvurusu, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde yapılmalıdır. Aksi halde istinafa başvuru hakkı kaybedilir ve kararın infazına geçilir.

Taksirle öldürme suçunda, Yargıtay’a başvurabilmek genel anlamda mümkündür. Ancak verilen kararın niteliğine göre bazı hallerde Yargıtay’a başvurulamayabilir. Yargıtay’a başvurulamayacak haller şunlardır:

  • İlk derece mahkemelerinin verdiği 5 yıl veya daha az süreli hapis cezası kararları,
  • Hapis cezasından çevrilen adli para cezası kararları,
  • Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin kararlar,
  • İstinaf mahkemesinin 5 yıl veya daha az süreli hapis cezası kararlarını artırmayan kararları.

Yargıtay’a başvuru, istinaf mahkemesi olan bölge adliye mahkemesine verilecek bir temyiz dilekçesi ile veya zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Yargıtay’a başvuru süresi, kararın öğrenilmesinden itibaren 15 gündür. Bu süre içinde başvuru yapılmaması halinde, Yargıtay’a başvuru hakkı kaybedilir. Hüküm istinaf mahkemesinin kararıyla kesinleşir.

BUSE DİZ
BURAK TEMİZER HUKUK BÜROSU