Ara

Hatalı Estetik Ameliyat Tazminat Davası | Malpraktis Davası

Estetik Ameliyat Tazminat Davası

Hatalı estetik ameliyat tazminat davası, son dönemde artan başarısız operasyonlar nedeniyle sıklıkla karşımıza çıkmaya başladı. Çünkü gerçekleşen estetik ameliyat sonucunda hastanın belirtilen görünüme ulaşamaması, bunun yanı sıra çeşitli duyu kayıpları veya olumsuz görünümlerle karşı karşıya kalması, hatalı estetik ameliyatı kaynaklı tazminat davalarını gündeme getirmektedir. Bu nedenle estetik ameliyat davaları ile mağdur olan hastaların tazminat haklarının dava yoluyla elde edilmesi mümkündür. Biz de içeriğimizde bu konunun pek çok detayından bahsederek, estetik ameliyat mağdurları için tüm süreçten söz edeceğiz.

Malpraktis Nedir?

Estetik cerrahi, son zamanlarda dünyada olduğu kadar ülkemizde de yaygınlaşmış ve bunun sonucunda da birçok kişi bu operasyonları geçirmeye başlamıştır. Bu şekilde yaygınlaşan estetik cerrahi operasyonları sırasında birtakım hatalar ortaya çıkmaktadır. Malpraktis (hatalı estetik), hekimin tedavi sırasında standart, yapması gereken uygulamayı yapmaması, bu uygulamayı yapması için yeteneğinin eksik olması veya hastayı gerekli bir şekilde tedavi edememesi sonucu oluşan zarardır. Malpraktis ne demek? sorusuna bu şekilde yanıt verebiliriz.

Tıbbi müdahale hukuka uygun olmalı ve hekimin becerisini içermelidir. Hukuka uygun olmayan ve hastaya zarar verici estetik uygulamalar hatalı estetiğe yol açmaktadır. Hekimlerin hatalı estetik uygulaması olması için, bu uygulamanın hekimin hatası olan durumlardan dolayı oluşması gerekir. Hekimin hatası olmayan durumların bu nedenle tazminat davasına konu olması bakımından ayırt edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle hekimin kusurlu olup olmaması bu nedenle açılan davalarda değerlendirilmesi gereken bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Hekimin yaptığı tıbbi müdahalenin doğru ve eksiksiz bir şekilde olması sonucunda hekimin bir sorumluluğu ortaya çıkmayacaktır.

Hukukumuzda hekimin ve estetik cerrahlarının hukuki sorumluluğuna ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından dolayı hekimin sorumluluğunda olduğu gibi estetik cerrahların hukuki sorumluluğunda da Borçlar Hukuku Genel Hükümleri’ ne göre çözüm getirilmeye çalışılmaktadır.

Malpraktis Nedir?
Malpraktis Nedir?

Malpraktisin Belirleyicisi Tıbbi Standartlar

Malpraktis davalarında hekimin sorumluluğu belirlenirken tıbbi standartlar somut olayın koşullarına göre değişiklik göstermektedir. Tıbbi standart, tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzey olarak tanımlanmaktadır. Bu bakımdan her durumda tıbbi müdahalenin istenilen sonucu vermemesi müdahaleyi doğrudan hatalı kılmamaktadır. Bu değerlendirme yapılırken tıp biliminin sınırları ve o ülke içerisindeki gelişmişliği dikkate alınarak bir değerlendirme yapılmaktadır. Bu değerlendirmeler sonucunda hekimin sorumluluğunun oluşup oluşmadığı tespit edilebilmektedir.

Komplikasyon ve Malpraktis Arasındaki Fark Nedir?

Tedavi sırasında ya da sonrasında ortaya çıkan komplikasyonlar halk arasında çoğu zaman doktor hatası olarak yorumlanmaktadır. Komplikasyon ve malpraktis arasındaki farkın ayırt edilmesi hekimin sorumluluğuna gidilebilmesi açısından oldukça önem taşımaktadır.

Yapılan her tıbbi müdahale içerisinde çeşitli riskler barındırır. Tıbbi standartlara uygun olarak gerçekleştirilmesine rağmen tedavi sırasında ya da sonrasında meydana gelen rahatsızlıklar komplikasyon olarak adlandırılmaktadır. Örneğin bir kanser hastasına yönelik olarak gerçekleştirilen tıbbi standartlara uygun bir ameliyat sonrasında hastada ortaya çıkan enfeksiyon bir komplikasyon örneği olarak kabul edilir.

Komplikasyonlar sonucunda hekimin sorumluluğunun doğmaması için belirli şartlar aranmaktadır. Bu şartlar yapılan müdahalenin hastayı tedavi edici olması ve hastanın tedavi öncesinde tüm riskler bakımından hekim tarafından açıkça aydınlatılmış olmasıdır. Ancak her durumda gerçekleştirilen tedavi sonucu meydana gelebilecek komplikasyonlar hekim tarafından öngörülemeyebilir. Bu gibi durumlarda ortalama bir hekimin aynı şartlar altında gerçekleşen komplikasyonu öngörüp öngöremeyeceğine bakılarak bir inceleme yapılmaktadır.


Tazminat Hukuku kategorimizi de ziyaret ederek Tazminat Hukuku alanında merak ettiğiniz pek çok sorunun yanıtını bulabilirsiniz.


Hatalı Estetik Ameliyat Tazminat Davası ve Hekimin Hukuki Sorumluluğu

Estetik cerrahın sorumluluğu diğer cerrahların sorumluluğuna göre, direkt hastanın dış görünüşünü değiştirmesi açısından daha geniş bir sorumluluk türüdür. Bu nedenle operasyonu gerçekleştiren hekimin dikkat ve özen yükümlülüğü daha fazla olmaktadır.

Genel olarak sorumluluk, haksız bir fiilin yapılması nedeniyle ortaya çıkan zararın telafi edilmesi amacıyla zarar veren kişiye başvurulması ve ona bir müeyyide uygulanmasıdır. Hukukumuzda hekimlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından dolayı, bu sorumluluğu Borçlar Hukuku hükümlerine göre çözmeye çalışmaktayız.

Hekimin hukuki sorumluluğuna ilişkin özel bir düzenleme olmamasına rağmen hekimin sorumluluğunun kusurlu bir sorumluluk olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, hekim mesleğini icra ederken kusuru ile meydana gelen örneğin, hastanın açık rızasını almadan yaptığı işlemlerde sorumlu olacaktır. Hekimlik mesleğini icra ederken kasıtlı ve ihmalkâr davranması sonucu hastanın vücut bütünlüğünde bir zarar oluşursa, hekimin kusuru oranında bir sorumluluk ortaya çıkacaktır.

Borçlar hukuku kurallarına göre, eğer hekim ile hasta arasında geçerli bir sözleşme bulunuyorsa hekimin sorumluluğu için geçerli şekilde kurulan sözleşmeye ilişkin hükümler uygulanırken, eğer hekim ile hasta arasında bir sözleşme bulunmuyorsa haksız fiile ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır. Sözleşmeden doğan sorumluluk ve haksız fiil sorumluluklarının yanı sıra hekimin vekaletsiz iş görmeden doğan sorumluluğu da ortaya çıkabilir.

Doktor ve Hasta Arasındaki İlişkinin Hukuki Dayanağı Nedir?

Doktor ve hasta arasındaki hukuki ilişkinin dayanağının tespit edilmesi tazminat davasının açılması bakımından oldukça önem taşımaktadır. Bu ayrımın doğru yapılması; davalı taraf, zamanaşımı süreleri, görevli mahkeme gibi birçok hususun belirlenmesinde önem taşımaktadır. Malpraktis davalarında hekim ile hasta arasındaki ilişkinin hukuki dayanağı haksız fiil, sözleşmeye aykırılık, vekaletsiz iş görme ya da hizmet kusuru olabilmektedir. Bu dayanakların belirlenmesi özel hastane, kamu hastanesi, serbest çalışan hekimler gibi birçok etkene göre değişiklik göstermektedir.

  1. Hukuki Dayanağı Haksız Fiil Olan Malpraktis Davaları: Haksız fiil sorumluluğu TBK m.49’da düzenlenmiştir. Buna göre haksız fiil, hukuka aykırı ve kusurlu olarak mal ve şahıs varlığına verilmiş bir zarar olarak tanımlanabilir. Haksız fiilin oluşması için kusur, zarar, fiil, illiyet bağı ve hukuka aykırılığın var olması aranmaktadır. Haksız fiil sorumluluğu, hekimin tedavi nedeniyle hastaya vermiş olduğu zararın tazmin edilmesini gerektirmektedir. Zarar maddi zarar ve manevi zarar olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi zarar kişinin malvarlığında iradesi dışında meydana gelen zararlardır. Manevi zarar ise kişinin malvarlığı dışında kalan manevi varlığına ait değerlerinde gerçekleşen eksilmeler olarak ifade edilmektedir. Bunun karşılığında ödenecek tazminat miktarı hakim tarafından belirlenmekte ve kişinin ruhsal teselli bulabilmesi amaçlanmaktadır.
  2. Hukuki Dayanağı Sözleşmeye Aykırılık Olan Malpraktis Davaları: Hekim ve hasta arasındaki sözleşme, vekalet sözleşmesi ya da eser sözleşmesi olabilmektedir. Vekalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 502. maddesinde düzenlenmiş̧ olup “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır Vekalet sözleşmesine göre hekim, ‘tıbbi müdahaleyi yapacak vekil’, hasta ise ‘vekil eden’ olarak nitelendirilmektedir. Bu durumda hekim, sözleşmeye uygun olarak hareket etme yükümlülüğü altına girmektedir. Yargıtay kararlarına göre vekalet sözleşmelerinde hekim, en ufak kusurundan dahi sorumlu kabul edilmektedir. Eser sözleşmesi ise hekimin, hastanın vücudunda eser meydana getiren örneğin; estetik ameliyatlar, kişiye protez takılması, saç ekimi gibi müdahalelerdir. Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesine göre; “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
  3. Hukuki Dayanağı Vekaletsiz İş Görme Olan Malpraktis Davaları: Hastanın izin ve onayı olmadan gerçekleştirilen tıbbi müdahaleler vekaletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde değerlendirilir. Bu durumlarda hekim, bu fiilinden ötürü tazminat borcu altına girmektedir. Acil durumlar ve ameliyatın genişletilmesi halleri de vekaletsiz iş görme hükümleri içerisinde değerlendirilmektedir. Acil durumlarda müdahalenin hemen yapılması gerektiğinden hekim, herhangi bir izne ihtiyaç olmaksızın müdahaleyi gerçekleştirebilir. Bir diğer durum olan ameliyatın genişletilmesi durumunda ise hekim, yine izne ihtiyaç duymadan doğru ve uygun müdahaleyi yapabilmektedir. Örneğin onam alınmış bir ameliyat sırasında meydana gelen bir komplikasyon sonucu doktorun uygulayacağı müdahaleler ameliyatın genişletilmesi durumlarına örnek gösterilebilir. Bu gibi durumlarda hekimin tazminat sorumluluğu doğmamaktadır.
  4. Hizmet Kusuru: Hizmet kusuru, idarenin kusura dayalı olarak bir hizmetin işleyişinde meydana gelen aksaklıklardır. Hizmet kusuru; hizmetin hiç, geç ya da kötü işlenmesi durumlarında meydana gelebilmektedir. Hizmet kusurunun varlığı durumunda meydana gelen zararın sorumlusu yalnızca idare olarak kabul edilir. Hekime karşı bu davalar açılamamaktadır. Daha sonrasında idarenin kamu personeline rucü hakkı bulunmaktadır.

Hekim ve hasta arasındaki sözleşmenin hukuki dayanağı Yargıtay kararları ve doktrin görüşlerine göre saydığımız ilişkilerden birisi olabilmektedir. Ancak kimi zaman bu hukuki dayanaklar birbiriyle yarışabilir. Örneğin; sözleşme ilişkinin varlığına rağmen hasta malpraktis davası açacağı sırada kendi tercihine göre sözleşmeye aykırılığa ya da haksız fiil hükümlerine dayanabilmektedir. Bu iki hukuki dayanaktan birisi tercih edilirken zamanaşımı süreleri, ispat yükü gibi unsurların hastanın aleyhine olup olmadığına bakılması gerekmektedir.

Sözleşme İlişkisinden Doğan Sorumluluk

Güzelleştirme amaçlı estetik ameliyattan önce hekim ile hasta arasında bir sözleşme kurulması gerekmektedir. Bu şekilde bir sözleşmeden kaynaklanan sorumluluklar da haksız fiile göre değil sözleşmeye aykırılığa göre çözümlenecektir. Bu nedenle sözleşmenin hangi türde kurulduğu önem taşımaktadır. Hangi sözleşmede hangi detayların yer aldığından şu şekilde bahsedebiliriz:

Vekalet Sözleşmesi

Vekalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’na göre, vekilin vekalet verenin bir işini görmeyi veya vekalet verenin bir işlemini yapmayı üstlendiği bir sözleşmedir. Türk hukukunda genel itibariyle doktrinde hekim ile hasta arasındaki ilişkinin hukuki niteliği vekalet sözleşmesi olarak değerlendirilmektedir. Bu sözleşmeye “tedavi sözleşmesi” de denilmektedir.

Eser Sözleşmesi

Eser sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’na göre, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bu eser karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir. Eser sözleşmesinin sonucunun garanti edilmiş olması bu sözleşmenin önemli bir özelliğidir. Bu özelliğinden dolayı hekimin tedavisi sözleşmesine bu hükümlerin uygulanması pek mümkün gözükmemektedir. Ancak Yargıtay, estetik ameliyatların bir sonucu garanti ettiği görüşüne göre değerlendirme yaparak bu tedavi sonucu ortaya çıkan ilişkiye eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması görüşünü benimsemiştir.

Hizmet Sözleşmesi

Hizmet Sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’na göre, işçinin işverenine bağımlı şekilde belirli süreyle veya belirli olmayan bir süreyle iş görmeyi üstlendiği, işverenin de bu iş karşılığında işçiye ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme türüdür. Bu nedenle bu sözleşmenin unsurları ücret, bağımlılık ve zamandır. Bu özelliklerinden dolayı hekimlik sözleşmesinin hizmet sözleşmesi kapsamında olmadığı kabul edilmiştir.

Sözleşmeden Doğan Sorumluluğun Şartları

Estetik ameliyat öncesinde her iki tarafın haklarını koruyan ve bazı sorumlulukları içeren sözleşmeler bulunmaktadır. Bu çerçevede sözleşmeden doğan sorumlulukların şartları şu şekildedir:

  • Bir sözleşmenin varlığı
  • Sözleşmenin ihlal edilmiş olması
  • Aydınlatılmış onam bulunması
  • Hastayı tedavi etme
  • Sadakat ve özen yükümlüğü
  • Yapılan tıbbi müdahaleyi kayıt altına alma ve sır saklama yükümlülüğü
  • Hekimin kusurunun varlığı
  • Zarar
  • Uygun illiyet bağı

Estetik ameliyat mağdurları için hukuki anlamda haklarını arama noktasında en önemli gerekçe, sözleşmedir. Sözleşmede, süreç ile ilgili tüm detayların bulunması önemlidir.

Haksız Fiilden Doğan Sorumluluk

Haksız fiil sorumluluğu, Türk Borçlar Kanunu’nda kusurlu bir şekilde ve hukuka aykırı bir fiil ile başka birine zarar veren kişinin, bu zararı gidermekle yükümlü olmasıdır. Hekim ile hasta arasındaki tıbbi müdahaleye yönelik bir sözleşme bulunmuyorsa, hekimin verdiği kusurlu zarardan dolayı haksız fiil sorumluluğuna gidilmesi mümkündür.

Haksız fiil sorumluluğuna gidilmesi için ayrıca vekaletsiz iş görmeye ilişkin şartların da bu durumda bulunmaması gerekmektedir. Bu şartlar varsa hekimin yaptığı hatalı müdahaleden dolayı onun haksız fiil sorumluluğuna gidilebilmesi mümkündür. Hatalı estetik sonucu hasta ile hekim arasında bir sözleşme de varsa ve bu sözleşmenin ihlal edilmesine yönelik kusurlu bir işlem ile hastaya zarar vermişse, bu durumda hasta hem sözleşmeye aykırılık nedeniyle hem de haksız fiil nedeniyle hekimi sorumlu tutabilecektir.

Hatalı estetik nedeniyle hekimin haksız fiil sorumluluğuna gidilebilmesi için, müdahale hukuka aykırı olmalı, ortada bir zarar olmalı ve zarar ile hekimin yaptığı işlem arasında uygun bir illiyet bağı bulunmalıdır.

Kamu Hastanelerinin Sorumluluğu

Hastanın ve hastanın yakınlarının hastada meydana gelen bir zarar sonucunda ve hasta haklarının ihlal edilmesi halinde dava hakları bulunmaktadır. Bu durumda kamu hastaneleri, vatandaşlara sağlık hizmeti sunmak amacıyla açılan ve özel hastanelerden farklı olarak kar elde etme amacı olmayan kamu kuruluşlarıdır. Kamu hastanelerinin kamu hizmeti vermesi ve kamu tüzel kişisi veya devlet tarafından kurulması gerekmektedir.

Kamu hastanelerinin bu özelliklerinden dolayı yerine getirdikleri işlem bir idari işlemdir. Hatalı estetikten dolayı devlet hastanesinde zarar gören hasta devlet veya kamu tüzel kişisi aleyhine İdare Hukuku kapsamında dava açmak zorundadır. İdarenin devlet hastanelerinde meydana gelen zarardan dolayı sorumlu tutulabilmeleri için, işlem hukuka aykırı olmalı, işlem kusur ile meydana gelmeli, işlem sonucu bir zarar oluşmalı ve uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Kusur açısından da hizmet kusuru ve görev kusuru olarak bir ayrıma gidilmesi gerekir.

Hizmet kusuru, hizmetin kötü bir şekilde yapılması, geç yerine getirilmesi veya hizmetin hiç yerine getirilmemesi durumudur. Görev kusuru ise, kamu personeli olan kişilerin yerine getirmek zorunda oldukları yükümlülüklerini yerine getirirken uymasının zorunlu olduğu kuralları ihlal etmesi sonucu ortaya çıkan kusurdur. Bu durumda devlet kusur sonucu ortaya çıkan zararı tazmin ettikten sonra ilgili kamu personeline rücu edebilecektir.

Özel Hastanelerin Sorumluluğu

Özel hastaneler ise kamu hastaneleri gibi bir kamu tüzel kişisi veya devlet tarafından kurulmayan, kamunun dışında olup hasta tedavi etme gibi amaçları olan sağlık kuruluşlarıdır. Özel hastaneyi işleten kişi gerçek bir kişi olabileceği gibi bir tüzel kişi de olabilmektedir. Özel hastanelerde yapılan estetik ameliyatlar bir hastaneye kabule dayalı sözleşmeyle gerçekleştirilmektedir.

Hastane çalışanı olan hekim ile hasta arasında değil, özel hastane ile hasta arasında bir sözleşmesel ilişki kurulmaktadır. Bu nedenle sözleşmenin asıl tarafı özel hastanedir, hekimler ve diğer sağlık çalışanları ise ifa yardımcısı gibi işlem görürler. Dolayısıyla hekimin ve diğer sağlık çalışanlarının hatalı estetikten dolayı kusurlu sorumluluğu için haksız fiil hükümlerine dayalı olarak dava açılabilir. Dava sonucunda tazminat ödemek durumunda kalan özel hastane, kusuru oranında hatalı hekime veya diğer sağlık personeline rücu edebilir.

Hatalı Estetik Operasyonlarda Sorumluluğu Azaltan veya Ortadan Kaldıran Haller

Hatalı estetik operasyonlarda hekimin hukuki sorumluluğu, kusuru oranında belirlenmektedir. Bundan dolayı, hatalı estetik nedeniyle hekimin sorumluluğu kusurlu bir sorumluluktur. Belirlenecek tazminat sorumluluğu da kusuru oranında hafifletilir veya ortadan kaldırılır.

Sorumluluğu Ortadan Kaldıran Haller

Estetik ameliyat davaları içerisinde hekimlerin sorumluluğunu ortadan kaldıran bazı haller bulunmaktadır. Bu hallerde hekimin kusuru tamamen ortadan kaldırılabilir. Bunlar ise şu şekildedir:

  • Mücbir Sebep:

Verilen görevin veya sorumluluk halinin yerine getirilmesine engel olabilecek durumda olan ölüm, doğa olayı, hastalık ve buna benzer zorlayıcı nedenlere mücbir sebep denir. Hukuka aykırılık veya hasta ile hekim arasındaki sözleşmeye aykırılık zorlayıcı bir sebebe dayanıyorsa, hekimin yaptığı operasyon ile gerçekleşen zarar arasında uygun nedensellik bağı yok demektir. Ortada bir mücbir sebep varsa, alınması gereken tüm önlemler alınmış olsa bile bu zorlayıcı sebepten kaynaklanmış olan zararlarda hekimin sorumluluğu gündeme gelmeyecektir.

  • Zarar Görenin Kusurlu Davranışı:

Zarar gören kişinin kusuruyla gerçekleştirdiği davranışın, gerçekleşen zarar üzerinde asli bir nitelikte ise, yani gerçekleşen zarara sadece zarar gören kişinin kendisi sebep olmuşsa ve bu nedenle hekimin kusurunu bertaraf ediyorsa uygun nedensellik bağı yok olur ve hekimin sorumluluğu gündeme gelmez.

  • Üçüncü Bir Kişinin Kusurlu Davranışı:

Zarar gören kişi veya sağlık çalışanlarının dışında üçüncü bir kişinin asıl olan kusuru zarara tek başına sebebiyet verebilecek haldeyse ve hekimin kusur oranı bu üçüncü kişinin kusurundan azsa ve geri planda kalıyorsa uygun nedensellik bağı kesilmiş olur ve hekimin sorumluluğu gündeme gelmez.

  • Hukuken İzin Verilen Risk:

Hekim estetik operasyon öncesinde hastasını olabilecek sorunlar hakkında uygun bir şekilde bilgilendirmiş ve hastasının aydınlatılmış rızasını almış ve hekimlik mesleğinin gerektirdiği özen yükümlülüğüne aykırı davranmamışsa, ortaya çıkabilecek olası komplikasyonlar hukuken izin verilen risk olarak kabul edilir. Böyle bir durum olursa hekimin operasyonu ile oluşan zarar arasındaki uygun nedensellik bağı kesilmiş olur ve hekimin sorumluluğu gündeme gelmez.


Sağlık Çalışanlarına Şiddet ve Cezası hakkında da bilgi almak isterseniz, ilgili içeriğimizi ziyaret edebilirsiniz.


Sorumluluğu Azaltan Haller

Hekimin sorumluluğu, oluşan kusurda hekimin payının az olması halinde hekimin sorumluluğunu azaltabilir. Bu hal ise birlikte kusur durumu olarak ifade edilmektedir.

  • Birlikte Kusur Durumu:

Zarar gören kişinin sebep olduğu kusur, sağlık personelinin sebep olduğu kusur ile zararın oluşmasına sebep olmuş veya zararın artmasına neden olmuşsa, bu birlikte kusur durumu nedeniyle hekimin kusuru azalır ve belirlenecek tazminat da bu kusur oranında indirilir.

Tıbbi Malpraktisten Doğan Sorumluluğu Kaldıran ya da Azaltan Haller

Malpraktisten doğan hukuki sorumluluğu azaltan haller genel olarak 5 başlık halinde özetlenebilir. Bunlar hastanın rızası, sorumsuzluk anlaşması, mücbir sebep, zarar görenin kusuru ile üçüncü kişinin davranışı halleridir.

  • Hastanın Rızası: Anayasamınız 17. hükmü doğrultusunda kişilere yapılan tıbbi müdahalelerin hukuka uygun hale gelebilmesi için ilk ve en önemli şart hastanın bu müdahaleye ilişkin rızasının alınmasıdır. Bu rızanın geçerli kabul edilebilmesi için hastanın müdahale öncesinde tüm durumlarla ilgili aydınlatılmış olması gerekmektedir. Verilen rızanın herhangi bir irade sakatlığına maruz kalmadan açıklanması gerekmektedir. Tam ehliyetli bireyler bu müdahaleye tek başlarına rıza verebilirken, küçük ve kısıtlı bireylerde veli veya vasisinin onayı aranmaktadır.
  • Sorumsuzluk Anlaşmaları: Türk Borçlar Kanunu m.15’e göre ağır kusura ilişkin sorumsuzluk anlaşmaları ve bir hizmet, meslek ya da sanatın ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütüldüğü hallerde borçlunun hafif kusurundan dahi sorumlu olmayacağına ilişkin yapılan anlaşmaların kesin hükümsüz (geçersiz) olacağı belirtilmiştir. Bu durumda hekimlerin tedavi öncesinde yaptıkları ve sorumluluğu kabul etmedikleri anlaşmalar kanun hükümleri gereğince geçersizdir.
  • Mücbir Sebep: Mücbir sebepler kaçınılamaz, engellenemez, olağanüstü olaylardır. Örneğin deprem, sel, savaş gibi durumlar mücbir sebep içerisine girer. Mücbir sebep durumunda hekimin sorumluluktan kurtulabilmesi için, mücbir sebebin tıbbi müdahale esnasında gerçekleşmesi ve mücbir sebepten kaynaklı olarak hastanın zarar görmüş olması gerekmektedir.
  • Zarar Görenin Kusuru: Tazminat talebinde bulunan zarar gören zararı azaltacak uygun tedbirleri almaması nedeniyle zararın artışına neden olduysa bu durumda zararın tamamından hekimin sorumlu olması TMK m.2 gereği dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecektir. Bu durum hekim bakımından sorumluluğu azaltan bir hal olarak karşımıza çıkar. Zarar görenin kendi kusurlu eylemi sebebiyle zararın doğması halinde de zarar görenin kusuru söz konusu olur.
  • Üçüncü Kişinin Davranışı: Meydana gelen zararın üçüncü kişinin kusurlu ya da kusursuz eyleminden doğması durumunda hekimin sorumluluğu doğmamaktadır. Eğer ki üçüncü kişinin fiili, hekimin zararının doğumuna katkıda bulunacak ölçüde olması durumunda, hekimin sorumluluğu üçüncü kişinin eyleminin katkısı oranında azalacaktır.

Malpraktis tazminat davası açılabilmesi için yukarıdaki sorumluluğu kaldıran ya da azaltan hallerin gerçekleşmemiş olması gerekir. Bu haller, yukarıda da bahsedildiği üzere hekimin sorumluluğunu kaldıran ya da azaltan hallerdir.

Hatalı Estetik Nedeniyle Açılabilecek Tazminat Davalarının Şartları

Hatalı estetik ameliyat sonucunda, hastanın hakkının hukuki boyutta karşılığının alınması için bazı tazminat davaları açılabilir. Ancak tazminat davasının açılabilmesi için bazı şartlar vardır. Bunlar ise şu şekildedir:

  • Davayı açacak olan kişinin vücudunda hatalı estetikten dolayı bir müdahale bulunması,
  • Hekimin tıbbi müdahalesinde kusurlu olması,
  • Davayı açacak olan şahsın maddi veya manevi olarak bir zarar görmesi ve
  • Hekimin tıbbı müdahalesi sonucu hastanın bedeninde oluşan zarar arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.

Yukarıdaki şartlar gerçekleştiyse, o halde estetik ameliyat mağdurları tarafından tazminat davası açılabilir. Ancak tazminat davası sürecinin uzman avukatlar tarafından yönetilmesi, hak kaybının yaşanmaması ve hakkın daha kısa sürede teslim edilmesi açısından son derece önemlidir.

Hatalı Estetik Ameliyat Nedeniyle Açılabilecek Tazminat Davaları

Estetik doktora dava açma süreci pek çok aşamayı içermektedir. Bunlar içerisinde iki dava türü öne çıkar. Maddi ve manevi tazminat. Bu tazminat davalarında yaşanan olumsuz sonuca göre dava seyri değişiklik gösterecektir. O halde şimdi hatalı estetik sonucunda tazminat davaları hakkında bahsederek konuya açıklık getirelim:

1.    Maddi Tazminat Davası

Estetik ameliyattan kaynaklanan maddi zararın tazmini durumunda, hatalı estetik sonucunda ölüm veya bedensel zarar sonucunun ortaya çıkmasına göre bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Maddi zararın tazmininde, ek tedavi masrafları ve ameliyat masrafları, hekimin kusuru nedeniyle ortaya çıkan hastanın uğramış olduğu kazanç kaybı ve ekonomik olarak geleceğinin sarsılmasından dolayı doğan zararları hekim, kamu hastanesi ya da özel hastanenin karşılaması gerekmektedir.

Bedensel Zarar

Maddi tazminat davasının açılabilmesi için bedensel bir zararın oluşması gerekmektedir. Bu durumda mahkeme tarafından maddi tazminata hükmedilen konular aşağıdaki gibidir:

  • Tedavi Giderleri

Hastanın sağlığının düzelmesi ve eski haline gelmesi için yapılan tıbbi müdahale dolayısıyla ortaya çıkan tedavi masraflarıdır. Tedavi giderleri kapsamına, muayene, hastanın nakledilmesi giderleri, ameliyat edilmesi, ilaç alınması, organ veya doku nakli, bakım giderleri gibi giderler girmektedir.

  • Kazanç Kaybı ve İş Gücünün Azalmasından Kaynaklanan Zararlar

İş gücünün kazanç getirecek şekilde kullanılmasına çalışma gücü denilmektedir. Buradaki zarar hastanın çalışma gücünün azalması veya tamamen kaybedilmesidir. Çalışma gücünün kaybedilmesi sonucunda kişinin uğradığı ekonomik zararlar bu kapsama girmektedir. Kişinin çalışma gücünün kaybetmesinin sonucu olarak bir yoksun kalınan kazançtan söz edilmesi gerekecektir. Hatalı estetikten dolayı zarar gören kişinin çalışma gücünün azalması sona ermiş ya da iyileşme olmuşsa, oluşan zarar hastanın iyileşmesine kadar çalışma gücünü kaybetmesinden doğan kazançlarının kaybı ile yoksun kalınan kar şeklinde hesaplanacaktır.

  • Ekonomik Geleceğin Sarsılmasından Doğan Zararlar

Ekonomik geleceğin sarsılması durumu, hatalı estetik dolayısıyla hastanın beden bütünlüğünün tehlike altına girmesi ile ekonomik geleceğinin sarsılması anlamına gelir. Bedensel bütünlüğü zedelenmiş olan kişinin çalıştığı işe göre veya girdiği ortamlara göre göz önünde olması ve daha çok etkilenmesi de mümkündür. Bu durumda bedensel bütünlüğü zarar gören kişi, çalışma gücü azalmasa veya kaybetmese de bu durumdan dolayı iş bulmakta zorlanabilir veya tercih edilmeyebilir.

  • Ölüm

Hatalı estetik sonucunda ölüm meydana gelmesi durumunda Türk Borçlar Kanunu’na göre uğranılan maddi tazminat kalemleri, cenaze giderleri, ölümün ani gerçekleşmemesi durumunda yapılan tedavi giderleri ve çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi dolayısıyla ortaya çıkan zararlar, ölen kişinin desteğinden yoksun kalacak olan kişilerin bu durumdan dolayı uğradığı zararlar bu kapsama girmektedir. Kanun maddesinden de belli olduğu üzere, hatalı tedavi sonucu ölen kişinin uğradığı zarar kalemleri, özellikle cenaze, defin işlemleri, gömme masrafları gibi masraflar maddi tazminat olarak istenebilecektir.

2.    Manevi Tazminat Davası

Hekim ile hasta arasında bir sözleşme olması sonucu sözleşmeye aykırılık nedeniyle de sözleşme olmamasına rağmen haksız fiil sorumluluğu nedeniyle de kişi manevi tazminat davası açarak manevi tazminat talep edebilecektir. Maddi tazminatta olduğu gibi kalem kalem sayılmasa da hatalı estetik dolayısıyla zarar gören kişinin maruz kaldığı acıların karşılığı olarak hükmedilen bir miktar tazminattan ibarettir.

Manevi tazminat hatalı estetik dolayısıyla zarara uğramış olan hastaya, eğer hasta ölmüşse onun yakınlarına karşı ödenecektir. Hatalı estetik dolayısıyla zarara uğrayan kişi bedensel zarar ve ölüm halleri dışında müdahaleyi gerçekleştiren hekim veya kamu, özel hastaneye karşı kişilik haklarının ihlal edildiğinden bahisle manevi tazminat davası açabilecektir.

Maddi ve manevi tazminat davaları, eğer arada bir sözleşme ilişkisi varsa Türk Borçlar Kanunu’na göre on yılda, ortada bir sözleşme yoksa haksız fiilden kaynaklı olarak ise zarar görenin zararı öğrendiği andan itibaren ve zararı meydana getiren olayın üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır.

Malpraktis Tazminat Davası
Malpraktis Tazminat Davası

Malpraktis Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?

Malpraktis davası açılabilmesi için deneyimli bir avukattan destek almanız, sürecin sağlıklı şekilde ilerlemesi adına son derece önemlidir. Bu kapsamda malpraktis tazminat davası ile ilgili taraflar aşağıdaki gibidir:

Malpraktis Davasında Davacı Taraf

Tıbbi müdahalenin sonucunda maddi veya manevi olarak zarara uğramış olan kişiler tazminat davası talebinde bulunabilir. Burada tazminat davası açma hakkı kural olarak doğrudan zarar gören hastaya aittir. Yasal temsilcilerin kural olarak manevi tazminat davası açma hakları bulunmamaktadır. Ayırt etme gücü olmayan tam ehliyetsiz kişilerde yasal temsilcinin bu davayı açabilme hakkı bulunmaktadır. Bu hak kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olmasından ötürü küçük ya da kısıtlılar tazminat davasını bizzat açabilir.

Maddi tazminat talebinde bulunabilecek hastanın ölmesi durumunda açılmış olan maddi ve manevi tazminat davalarını takip etme hakkı mirasçılarına intikal etmektedir.

Hastanın ölmesi veya vücut bütünlüğünün ihlal edilmesi durumunda zarar görenin yakınlarının da tazminat talep etme hakkı bulunmaktadır. TBK m.53 hükmü gereğince ölenin desteğinden yoksun kalanlar, zarar verene yönelik olarak destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilecektir. Yargıtay’a göre destekten yoksun kalma tazminatını isteyebilecek kişiler ölenle arasında yakın ilişkiler bulunan kişiler olması yeterlidir. Dolayısıyla yakın arkadaş, şoförü gibi kişiler de şartlar gerçekleştiği takdirde destekten yoksun kalma tazminatı isteyebileceklerdir.

Malpraktis Davasında Davalı Taraf

Tıbbi müdahaleyi gerçekleştirerek zarara sebebiyet veren hekim meydana gelen zararları tazmin etmek ile mükelleftir. Hekim serbest çalışıyor ise davacılar sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayanarak tazminat talebinde bulunabilirler. Hekim bir kamu kurumu ya da özel hastanede çalışıyor ise hekimin kusurlu eyleminden sorumlu olan özel hastane ve kamu kurumu aleyhine dava açılabilir. Kamu hastanelerinde meydana gelen zarara karşı açılacak malpraktis tazminat davaları doktor aleyhine açılamaz. Doğrudan ilgili kamu hastanesine karşı açılmalıdır. Özel hastanelerde ise, şartların oluşması durumunda doktor ya da özel hastaneye karşı dava açılabilir. Her iki koşulda da haksız fiil hükümleri saklıdır.

Hatalı Estetik Operasyon Halinde Tazminat Tutarının Belirlenmesi

Hatalı estetik operasyon sonucu zarar gören kişinin isteyebileceği tazminat miktarı sebepsiz zenginleşme yaratmayacak şekilde, hatalı estetik operasyon sonucu zarara uğrayan kişinin maddi ve manevi zararını karşılamaya yönelik olmalıdır. Bu şekilde orantılı bir şekilde tazminat miktarına hükmedilebilmesi için maddi tazminatta hesaplama yapılırken en önemli araç bilirkişi raporudur.

Bilirkişi raporları ile meydana gelen zarar miktarı tespit edilerek zarar gören kişiye zararı oranında bir tazminat verilmesi kabul edilmektedir. Manevi tazminat hesaplanmasında ise bu şekilde maddi bir dayanak olmadığından burada bilirkişi raporuna dayanılması doğru değildir.

Manevi tazminatta kişinin kişilik değerlerine aykırılık, kişinin ortaya çıkan zarar sonucu meydana gelen acısı, üzüntüsü giderilmeye çalışılmaktadır ve bunun için bir miktar belirlenirken bilirkişi raporu gibi bir kriterle değerlendirme yapılması mümkün değildir. Manevi tazminat hesaplanırken kişide meydana gelen zararın onun ruh halinde yol açtığı sonuca ve kişinin etkilenme derecesine göre her somut olay özelinde değerlendirme yapılarak bir sonuca varılması gerekmektedir.

Hatalı Estetikten Ameliyat Nedeniyle Tazminat Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Hatalı estetikten dolayı açılan tazminat davalarında görevli olan mahkeme Tüketici Mahkemesidir. Tüketici Mahkemesinin bulunmadığı illerde bu görevi Tüketici Mahkemesi sıfatına dayanarak Asliye Hukuk Mahkemeleri yürütmektedir. Hatalı estetik ameliyat nedeniyle açılan tazminat davalarında yetkili mahkeme ise,

  • Davalının yerleşim yeri mahkemesi
  • Zarar gören hastanın yerleşim yeri mahkemesi
  • Hatalı müdahalenin gerçekleştirildiği yer mahkemesinden birisi yetkilidir.

Yanlış burun ameliyatı tazminat davaları ve estetik alanına giren tüm konularda yaşanan hatalı estetik sonucunda açılan tazminat davaları, profesyonel bir hukuki süreci gerektirir. Bu nedenle uzman bir avukattan destek alınması, hak kaybının yaşanmaması adına ciddi öneme sahiptir.

Sıkça Sorulan Sorular

Yanlış Ameliyat Sonucu Nereye Şikayet Edilebilir?

Doktor hatası nedeniyle hastaneler aleyhine açılan tam yargı davalarının görüldüğü yer İdare Mahkemesi’dir. Bu nedenle yanlış ameliyatlar sonucu görevli mahkeme idare mahkemesi, yetkili mahkeme ise yanlış işlemin yapıldığı yer mahkemesidir.

Estetik Doktoru Dava Edilebilir Mi?

Estetik ameliyatı olduğunuz devlet veya özel hastaneye karşı veya estetik ameliyatınızı hatalı yapan doktora karşı dava açabilirsiniz. Hatalı estetikten dolayı meydana gelen zararlara karşı maddi veya manevi tazminat davası açma hakkınız bulunmaktadır.

Malpraktis Davası Görevli Mahkeme Hangisidir?

Görevli ve yetkili mahkeme belirlenirken hekimin; özel, kamu hastanelerinde ya da bağımsız çalışıp çalışmadığına göre belirli ayrımlar yapılmaktadır.

Tüketici Mahkemesi: Hekim ve hasta arasındaki ilişkinin vekalet ya da eser sözleşmesi olduğu durumlarda, sözleşmeye aykırılık durumunda açılacak tazminat davalar Tüketici Mahkemesi’nin görev alanına girer. Buna istinaden özel hastanelerde ya da bağımsız çalışan hekimlere açılacak tazminat davalarında görevli mahkeme Tüketici Mahkemesi’dir. Tüketici Mahkemeleri’nde dava öncesinde zorunlu arabuluculuk şartı olduğunu unutmamak gerekir.

İdare Mahkemesi: Kamu, Vakıf ya da Üniversite hastanelerinde meydana gelen zarara karşı açılacak tazminat davalarında ise görevli mahkeme İdare Mahkemeleri’dir. Bu durumlarda tazminat davaları hekime karşı değil ilgili kuruma karşı açılmaktadır.

Malpraktis Davalarında Yetkili Mahkeme Hangisidir?

Davalı kişinin dava açıldığı sıradaki yerleşim yeri mahkemesi genel yetkili mahkemedir. Bu mahkeme, malpraktis sebebiyle açılacak maddi ve manevi tazminat talepli davaların tamamında yetkilidir. Birden çok davalı olması halinde, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesi yetkili mahkeme kabul edilir.

Malpraktisten doğan haksız fiile ilişkin tazminat davalarında yetkili mahkeme haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir.

Sözleşmeden doğan davalar ise sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilmektedir. Tüketici mahkemelerinin görev alanına giren davalar, tüketicinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.

Malpraktis Davası Nerede Açılır?

Görevli ve yetkili mahkemeye göre malpraktis davasının açılacağı yer değişiklik gösterebilir. Ancak Tüketici Mahkemesi, İdare Mahkemesi ve Yerleşim Yeri Mahkemesi, davanın açılabileceği yerlerdir.

Malpraktis Davası Ne Kadar Sürer?

Malpraktis ceza davası, dava içeriği ve hastanın durumuna göre farklı sürelerde sonuçlanabilir. Ancak çoğunlukla dava süreci 1 ila 2 yıl içerisinde sonuçlanmaktadır. Ancak bazı durumlarda davanın 3 ila 4 yıla kadar uzaması da muhtemeldir.

Hangi Durumlarda Tazminat Davası Açılabilir?

Tazminat davalarının açılabilmesinin şartları, ortada bir zarar bulunmalı, haksız bir fiil olmalı, bu zarar kusur ile meydana gelmeli, meydana gelen zarar ile kusur arasında uygun bir illiyet bağı bulunmalıdır.

Estetik Doktorlar Nereye Şikâyet Edilebilir?

Estetik müdahalede doktor ile hasta arasındaki ilişkinin hangi sözleşme türüne dayandığına göre değişmektedir. Doktrinde baskın görüşe göre hekim ile hasta arasındaki ilişki eser sözleşmesi olarak kabul edilmektedir. Bu şekilde estetik doktorlar ile hasta arasındaki uyuşmazlıklarda görevli olan mahkeme tüketici mahkemeleridir.

Başarısız Burun Estetiği Nedeniyle Tazminat Davası Açabilir Miyim?

Hatalı estetikten dolayı dava açılması gerekmektedir. Hatalı estetikten dolayı zarara uğrayan hasta hastane aleyhine veya kusuru oranında hekim aleyhine maddi veya manevi tazminat davası açabilir.

Estetik Doktora Dava Açma Süresi Ne Kadar?

Estetik ameliyat hatası nedeniyle doktora açılacak olan davanın 5 yıl içerisinde açılması gerekmektedir.

Sonuç


Estetik ameliyat mağdurları arasındaysanız ve estetik ameliyat tazminat davası açmak istiyorsanız, o halde uzman bir İstanbul tazminat avukatı ile iletişime geçmeniz gerekecektir. Burak Temizer Hukuk Bürosu ise deneyimli avukat kadrosu ile size en profesyonel desteği sağlayacaktır.


Hatalı estetik nedeniyle açılacak olan tazminat davaları oldukça zor ve uzmanlık gerektiren bir dava alanıdır. Bu nedenle niş bir alan olmasından dolayı alanında uzman avukatlar ile çalışarak ortaya çıkan zararı en aza indirmek gerekmektedir. Niş bir alan olması ve uzman olmayan bir avukatlardan destek alınması sonucu ortaya büyük kayıplar çıkabilmektedir. Bundan dolayı sağlık hukuku ve malpraktis davalarında alanında uzman büromuz avukatlarından her zaman destek alabilir ve danışmak için uğrayabilirsiniz.