Ara

Kadın Boşanma Davası Açar Erkek Kabul Etmezse Ne Olur?

kadın boşanma davası açar erkek kabul etmezse ne olur

Boşanma davaları, tarafların evlilik birliğini sonlandırma iradelerinin uyuşup uyuşmamasına göre farklı hukuki süreçlere sahiptir. “Kadın boşanma davası açar erkek kabul etmezse ne olur?” veya erkeğin boşanmayı kabul etmesi halinde ne olur gibi sorular boşanma sürecine girişecek eş bakımından merak edilen sorulardandır. Keza bu soruların cevapları yaşanacak hukuki sürecin seyrini doğrudan etkiler. Eğer erkek boşanmayı kabul ederse bir protokol sunulması ile birlikte tek celsede anlaşmalı boşanma, aksi durumda ise daha da uzun sürecek ve de karşılıklı dilekçelerin verileceği ve  birçok duruşmanın yaşanacağı çekişmeli boşanma davası söz konusu olur.

Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma davalarında önemli olan kimin dava açtığı değil, evlilik birliğinin temelden sarsılıp sarsılmadığıdır. Dolayısıyla erkek boşanmayı kabul etmese bile, kadın boşanma sebeplerini hukuken geçerli delillerle ispat ederse mahkeme boşanma kararı verebilir.


Çekişmeli ve Anlaşmalı Boşanma Arasındaki Fark

Boşanma davaları uygulamada ikiye ayrılır:

  1. Anlaşmalı Boşanma Davası: Tarafların en az bir yıl süren evliliklerinde boşanma konusunda hemfikir olmaları ve boşanmanın tüm sonuçlarında (nafaka, velayet, mal paylaşımı, tazminat gibi) anlaşmaya varmaları halinde mümkündür. Dava genellikle tek celsede sonuçlanır. Anlaşmalı boşanmayla ilgili geniş kapsamlı makalemize buradan ulaşabilirsiniz. 

  2. Çekişmeli Boşanma Davası: Taraflardan birinin boşanmayı istememesi veya boşanma koşulları üzerinde anlaşma sağlanamaması halinde görülür. Çekişmeli davalar daha uzun sürer ve tarafların kusur durumları, delilleri ve tanıkları detaylı biçimde incelenir.  Çekişmeli boşanmayla ilgili geniş kapsamlı makalemize buradan ulaşabilirsiniz. 

Kadın boşanma davası açtığında erkek boşanmayı kabul etmezse, süreç çekişmeli boşanmaya dönüşür. Bu noktada kadının yapması gereken, erkeğin evlilikteki kusurlarını ortaya koymak ve evlilik birliğinin sürdürülemez hale geldiğini kanıtlamaktır.


Kadın Boşanmak İsterse Erkek İstemezse Ne Olur? | Kadın Boşanma Davası Açar Erkek Kabul Etmezse Ne Olur?

Kadının boşanma isteğini mahkemeye taşıması için erkeğin onayına ihtiyaç yoktur. Kadın, boşanma dilekçesi ile Aile Mahkemesi’ne başvurarak davasını açabilir. Mahkeme, kadının ileri sürdüğü boşanma sebeplerini ve sunduğu delilleri değerlendirir.

Başka bir anlatımla erkeğin boşanmayı kabul etmemesi tek başına boşanmanın önünde engel değildir. Kadının boşanma isteğini mahkemeye taşıması için erkeğin onayına ihtiyaç bulunmamaktadır. Türk Medeni Kanunu uyarınca boşanma davası, eşlerden yalnızca birinin talebiyle açılabilmektedir. Dolayısıyla kadın, bir boşanma avukatına yazdıracağı boşanma dilekçesi ve ekleri ile birlikte yetkili  Aile Mahkemesi’ne başvurarak süreci tek başına başlatabilir.

Bu noktada erkeğin boşanmayı kabul etmemesi ya da istememesi, boşanma sürecini engelleyen bir unsur değildir. Önemli olan, kadının ileri sürdüğü boşanma sebeplerini inandırıcı delillerle ortaya koymasıdır. Şiddet, aldatma, ilgisizlik, ekonomik şiddet, kötü muamele veya güven sarsıcı davranışlar gibi sebepler, kadının boşanma talebine dayanak yapılabilmektedir. Kadın bu iddialarını tanık beyanları, hastane raporları, mesaj içerikleri, fotoğraf veya sosyal medya kayıtları gibi delillerle desteklediğinde, mahkeme bu verileri değerlendirir ve evlilik birliğinin sürdürülmesinin mümkün olup olmadığını takdir eder.

Eğer evlilik taraflar için çekilmez hale gelmişse, erkek boşanmayı kabul etmese dahi boşanma kararı verilebilmektedir. Görüldüğü üzere, kadının boşanma iradesi tek başına dava açmak için yeterli olup, erkeğin rızası hukuken zorunlu değildir.


Boşanma Davasında Kusur Değerlendirmesi

Boşanma davalarında temel belirleyici unsurlardan biri, tarafların kusur durumudur. Kadının açtığı davada, erkeğin kusurlu olduğu mahkeme nezdinde ispatlanırsa erkek boşanma istemese de boşanma kararı çıkması kolaylaşır. Kusur değerlendirmesi ayrıca nafaka, tazminat ve velayet gibi konularda da doğrudan etkili olur.

Daha detaylı anlatmak gerekirse;

Boşanma davalarında en kritik unsurlardan biri tarafların kusur durumudur. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma kararı verilebilmesi için yalnızca taraflardan birinin iradesi yeterli değildir; bunun yanında evlilik birliğinin temelden sarsıldığını ortaya koyan olguların bulunması gerekir. İşte bu noktada “kusur değerlendirmesi” devreye girer. Hakim, evlilik birliğinin bozulmasına hangi tarafın hangi ölçüde sebep olduğunu, olayların bütününü dikkate alarak değerlendirir.

Kusur tespiti yapılırken mahkeme, tarafların davranışlarını, evlilik süresince birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirip getirmediklerini, sadakat ve saygı yükümlülüklerine uyup uymadıklarını titizlikle inceler. Örneğin eşin şiddet uygulaması, aldatması, sürekli ilgisiz davranması, bağımlılık sebebiyle aile yaşamını zedelemesi veya ekonomik şiddet göstermesi ağır kusur sayılır. Buna karşılık zaman zaman yaşanan tartışmalar, günlük hayatın olağan akışı içindeki küçük sorunlar veya eşlerden birinin öfke anında söylediği kırıcı sözler tek başına boşanma sebebi olmayabilir. Mahkeme her olayda somut koşulları dikkate alır.

Kadının açtığı boşanma davasında erkeğin kusurlu olduğu inandırıcı delillerle ispatlanırsa, boşanma kararı verilmesi çok daha kolay hale gelir. Ancak yalnızca boşanma sonucunu değil, nafaka, tazminat ve velayet gibi davanın fer’î sonuçlarını da kusur dengesi doğrudan etkiler. Zira kusuru daha ağır olan taraf, boşanma sonucunda genellikle maddi ve manevi tazminat talep edemez.

Örneğin; kadının kusuru erkeğe oranla daha hafifse ya da hiç kusuru yoksa, boşanma kararının verilmesinin yanı sıra kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilir ve ayrıca maddi-manevi tazminat talepleri kabul edilebilir. Buna karşılık kadının kusurunun daha ağır olduğunun tespit edilmesi halinde, hem boşanma talebi reddedilebilir hem de nafaka ve tazminat hakları kaybedilebilir. Özellikle Yargıtay uygulamalarında, ağır kusurlu eşin yoksulluk nafakası talep etmesi mümkün görülmemektedir.

Velayet konusunda da kusur değerlendirmesi doğrudan etkilidir. Her ne kadar mahkeme çocukların üstün yararını esas alarak karar verse de, ağır kusurlu tarafın çocuğun velayetini alma ihtimali oldukça zayıflar. Örneğin şiddet uygulayan ya da bağımlılık sorunu yaşayan bir ebeveyne velayet verilmesi çocuğun üstün yararına aykırı kabul edilir.

Sonuç olarak, boşanma davalarında kusur, yalnızca evliliğin sona erip ermeyeceğini belirlemekle kalmaz; nafaka, tazminat ve velayet gibi hayati sonuçları da doğrudan şekillendirir. Bu nedenle tarafların iddialarını güçlü delillerle desteklemesi, kusur dağılımının doğru yapılabilmesi açısından büyük önem taşır.

Boşanma Davasında Kusura İlişkin Yargıtay Kararları

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Esas: 2016/13882, Karar: 2016/12511
Özet / Karar Hükmü:
Bu kararda Yargıtay, “kusuru daha fazla olan eşin de boşanma davası açabileceği, ancak boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı şarttır” ilkesini benimsemiştir. Yani bir tarafın kusuru daha ağır olsa bile dava açabilir; fakat mahkeme, diğer eşin tamamen kusursuz olmasını beklemeksizin, “az da olsa kusurunun olması” gözetilerek karar verilmelidir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Esas: 2014/1497, Karar: 2014/11762
Özet / Karar Hükmü:
Taraflardan biri eşine hakaret ederken, diğeri evlilik görevlerini ihmal edip zamanını kendi ailesiyle geçiriyorsa, mahkeme bu tür karşılıklı davranışları değerlendirerek eşit kusur tespiti yapabilir. Bu kararda, mahkeme eşin eşine hakaret ettiği ve diğer eşin öz bakım yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle eşlerin eşit kusurlu olduğuna karar vermiş, dolayısıyla taraflardan herhangi birine maddi-manevi tazminat yönünden hüküm kurulamayacağı sonucuna ulaşmıştır (TMK m. 174/1-2).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: (HGK 2020/2-96)
Özet / Karar Hükmü:
Bu kararda HGK, boşanma kararlarında kusur belirlemesinin nasıl yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir. Kararda, boşanma davalarında hâkimin, evliliğe münhasır davranışları ve tarihe kadar gerçekleşen kusurlu eylemleri değerlendirmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kusur tespiti, yalnızca davacının iddialarına bağlı kalınarak değil, tüm dosya kapsamının incelenmesiyle yapılmalıdır.


Boşanma Davasında Nafaka Hakkı

Boşanma davasını kimin açtığının nafaka açısından önemi yoktur. Kadın boşanma davasını açan taraf olsa bile, kusuru erkeğe göre daha azsa lehine nafaka kararı verilebilir.

Yoksulluk Nafakası

Kadının boşanma sonucunda yoksulluğa düşmesi ve erkeğe göre daha az kusurlu olması halinde hakim yoksulluk nafakasına hükmeder. Bu nafaka, kadının hayatını idame ettirmesi için ödenir.

İştirak Nafakası

Çocukların velayeti anneye verildiğinde, baba çocukların bakım ve eğitim giderlerine katkı sağlamak için iştirak nafakası öder.

Tedbir Nafakası

Dava devam ederken kadının ve çocukların yaşamlarını sürdürebilmesi için mahkeme tarafından tedbir nafakasına hükmedilebilir.

Nafaka konusuyla ilgili geniş kapsamlı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.  


Erkeğin Boşanmayı Kabul Etmemesi Davayı Uzatır Mı? Boşanmayı Erkek Kabul Etmezse Ne Olur?

Toplumda yanlış bilinen hususlardan biri, erkeğin boşanmayı kabul etmemesinin davayı otomatik olarak uzatacağı düşüncesidir. Oysa davanın süresi, çoğunlukla mahkeme yoğunluğu, delillerin toplanma süresi, müzekkerelere gelen cevapların hızı, tanıkların dinlenmesi, tanık anlatımlarına beyan süreleri ve gerekiyorsa bilirkişi raporları gibi unsurlara bağlıdır

Erkeğin boşanmayı kabul etmemesi, davayı kendiliğinden uzatmaz. Ancak şu husus önemlidir: erkek boşanmayı kabul etmese bile aktif şekilde savunma yapar, zamanında deliller bildirir ve sayıca fazla tanık bildirir veya karşı dava açarsa, dava daha çekişmeli hale gelir ve bu çekişme doğal olarak süreci uzatır. Buna karşılık kadın, boşanma sebeplerini güçlü delillerle ortaya koyar ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını veya dayandığı vakaları ikna edici biçimde ispatlarsa, mahkeme erkeğin iradesine bakmaksızın boşanma kararı verebilir.

Örneğin, kadın eşinin sistematik şiddet uyguladığını raporlarla, tanık beyanlarıyla ve yazılı belgelerle ortaya koymuşsa, erkeğin “ben boşanmak istemiyorum” şeklindeki savunması tek başına davayı uzatmaz. Hakim, mevcut delilleri değerlendirerek evliliğin sürdürülmesinin imkânsız hale geldiğine kamu adına kanaat getirirse boşanmaya hükmeder.

Bununla birlikte erkeğin boşanmayı istememesi, özellikle çekişmeli boşanma davalarında süreci teknik olarak daha karmaşık hale getirebilir. Çünkü bu durumda taraflar arasında kusur tartışması daha yoğun yaşanır, nafaka ve tazminat gibi fer’î talepler üzerinde uzun tartışmalar yapılır. Bu da doğal olarak yargılamanın birkaç celseden fazla sürmesine sebep olabilir. Ancak yine de alanında uzman bir boşanma avukatıyla birlikte erkek davayı kabul etmese bile boşanma kararı alabilmek mümkündür.

Sonuç olarak, erkeğin boşanmayı kabul etmemesi tek başına davayı uzatan bir sebep değildir. Asıl belirleyici olan; kadının boşanma nedenlerini delillerle ispat gücü, mahkemenin iş yoğunluğu ve tarafların yargılamaya katkısı ve iyi bir boşanma avukatıyla çalışmaktadır. Dolayısıyla sürecin uzunluğu, erkeğin boşanmayı istememesi değil, davanın çekişmeli niteliği ve yargılama şartlarıyla ilgilidir.

Alanında uzman bir boşanma avukatıyla çalışmanız daha çabuk boşanmanıza sebep olabilir.

Boşanma davasıyla ilgili 100 soru 100 cevap barındıran detaylı makalemize buradan ulaşabilirsiniz.

Boşanmayı İstemeyen Erkek Ne Yapar?

Boşanmayı istemeyen erkek, kadının açtığı davada boşanma kararının verilmemesi için davaya cevap yani savunma yoluna gidecektir. Bu durumda erkek, evlilik birliğinin sona ermesini gerektiren şartların oluşmadığını ileri sürerek, hakimin davayı reddetmesini sağlamaya çalışır. Türk Medeni Kanunu’nda öngörülen özel boşanma sebeplerinden biri gerçekleşmemişse ya da evlilik birliği temelinden sarsılmamışsa, mahkeme boşanma talebini reddedebilir ve tarafların evliliğinin devamına karar verebilir.

Ancak bu sonucun ortaya çıkabilmesi için, erkeğin de kadının iddialarına hukuka uygun şekilde süresinde cevap vermesi gerekir. Örneğin kadın, şiddet gördüğünü veya aldatıldığını iddia ederek boşanma talebinde bulunuyorsa, ve gerçekten de bu konuda deliller sunmuş ve de tanıklar dinletiyorsa erkek bunun doğru olmadığını tanık beyanları, yazılı belgeler ya da farklı resmi kayıtlarla ispat etmek zorundadır.

Erkeğin boşanmayı istememesi, tek başına davanın reddedilmesi için yeterli değildir. Yargılama sonucunda evliliğin çekilmez hale geldiği tespit edilirse, erkek tüm karşı çabalarına rağmen boşanmaya hükmedilebilir. Dolayısıyla erkeğin yapabileceği en etkili şey, kadının boşanma talebine dayanak yaptığı olayların yaşanmadığını, yaşandıysa da evliliği sarsacak derecede olmadığını ortaya koymaktır.

Uygulamada erkeğin bu doğrultuda başvurduğu yöntemler arasında, kadının iddialarını çürütecek tanıklar göstermek, resmi kayıtlar sunmak veya kadının iddialarının abartılı ve haksız olduğunu ispatlamaya çalışmak yer alır. Ayrıca erkek, evlilik birliğinin devamından yana olduğunu, aile bütünlüğünü korumak istediğini de mahkeme huzurunda dile getirebilir. Ancak unutulmamalıdır ki, boşanma davalarında esas olan tarafların beyanlarından çok, delillerin gücü ve evliliğin fiilen sürdürülebilir olup olmadığıdır.

Sonuç olarak, boşanmayı istemeyen erkeğin tek başına “ben boşanmak istemiyorum” demesi yeterli değildir. Bu iradeyi hukuken anlamlı kılabilmesi için, kadının iddialarını çürütecek güçlü ve somut deliller sunması şarttır. Aksi halde erkek istemese dahi, evliliğin temelinden sarsıldığı ispatlandığında hakim boşanma kararı verecektir.


Boşanma Davasında Erkeğin Duruşmaya Katılmaması

Boşanma davasında erkeğin duruşmaya katılmaması, davanın otomatik olarak reddedileceği anlamına gelmez. Aile Mahkemesi, dava açıldığı andan itibaren taraflara usulüne uygun şekilde tebligat gönderir. Eğer erkek, yapılan tebligata rağmen duruşmalara katılmıyorsa, dava onun yokluğunda görülmeye devam eder. Bu durumda hâkim, dosya kapsamında bulunan delilleri değerlendirir ve sonuca göre hüküm kurar.

Erkeğin duruşmaya gelmemesi, kadının boşanma hakkını ortadan kaldırmaz; aksine davanın taraflardan biri olmadan ilerlemesine neden olur. Özellikle kadının sunduğu deliller yeterli ve inandırıcı ise, erkeğin mahkemeye hiç katılmamış olması boşanma kararı verilmesine engel teşkil etmez. Nitekim usul hukukunda da “yargılamanın tarafların yokluğunda da sürdürülebileceği” ilkesi benimsenmiştir.

Bu durum, erkeğin davayı sürüncemede bırakmak amacıyla duruşmalara katılmadığı hallerde daha da önem kazanır. Çünkü erkeğin katılmaması, davayı tamamen sonuçsuz bırakmaz; kadın yine de eşinin yokluğunda hakkını kullanabilir. Mahkeme, tarafların iradesinden çok evlilik birliğinin çekilmez hale gelip gelmediğine bakar. Dolayısıyla erkek hiç duruşmaya katılmasa dahi, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ispatlandığında boşanma kararı verilebilir.

Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, erkeğin yokluğunda davanın ilerlemesi kadının lehine bazı kolaylıklar sağlasa da, davayı açan tarafın delil sunma yükümlülüğü ortadan kalkmaz. Kadın yine iddialarını güçlü delillerle desteklemek zorundadır. Hakim yalnızca mevcut deliller üzerinden karar vereceğinden, kadının dosyaya sunduğu delillerin niteliği ve gücü büyük önem taşır.

Sonuç olarak, boşanma davasında erkeğin duruşmaya katılmaması davanın reddi sebebi değildir. Mahkeme usule uygun tebligat yapmışsa, davayı erkeğin yokluğunda da yürütür ve kadının ispat ettiği olgulara dayanarak karar verir. Böylece erkek boşanmayı istemese veya duruşmalara katılmayarak süreci uzatmak istese bile, boşanma hakkı engellenemez.


Kadın Boşanma Davası Açar Erkek Kabul Etmezse Ne olur
Kadın Boşanma Davası Açar Erkek Kabul Etmezse Ne olur

Boşanma Davasını Kimin Önce Açtığı Önemli Mi?

Boşanma davasında kimin önce dava açtığı, sürecin sonucunu hukuki açıdan değiştiren bir unsur değildir. Yani davayı kadın da açsa erkek de açsa, mahkemenin vereceği karar açısından esasında fark bulunmamaktadır. Burada asıl önem taşıyan, boşanmaya yol açan olaylarda tarafların kusur durumudur. Hakim, evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığını değerlendirirken hangi tarafın hangi davranışlarıyla evliliğin devamını imkânsız hale getirdiğini, olayların bütününü dikkate alarak belirler.

Kusur değerlendirmesi yalnızca boşanma kararı verilmesi bakımından değil, nafaka ve tazminat talepleri yönünden de kritik öneme sahiptir. Zira Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi uyarınca, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, diğer taraftan yoksulluk nafakası talep edebilir. Ancak bu nafakanın bağlanabilmesi için, nafaka talep eden tarafın boşanmada daha ağır kusurlu olmaması gerekir. Dolayısıyla kusuru daha ağır olan taraf lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmez.

Örneğin; davayı kadın açmış olsa dahi, eğer erkek evlilik birliğinin sarsılmasında daha ağır kusurlu ise, kadın hem boşanma kararını alabilir hem de yoksulluk nafakası talebinde bulunabilir. Buna karşılık davayı erkek açmış olsa fakat kadın daha az kusurlu olsa, bu kez erkek boşanmayı sağlasa bile yoksulluk nafakasına hak kazanamaz. Buradan da anlaşılacağı üzere, mahkemenin dikkate aldığı temel unsur davanın hangi tarafça açıldığı değil, tarafların kusur oranlarıdır.

Aynı şekilde maddi ve manevi tazminat taleplerinde de kusur dağılımı belirleyicidir. Kusuru daha ağır olan taraf, karşı taraftan maddi veya manevi tazminat isteyemez. Yargıtay içtihatlarında da bu husus açıkça ortaya konmuştur: eşit veya daha ağır kusurlu tarafın tazminat talebi kabul edilmez.

Sonuç olarak, boşanma davasını önce kimin açtığının hiçbir hukuki avantajı veya dezavantajı bulunmamaktadır. Önemli olan tarafların kusur durumlarıdır. Hakim, kusur değerlendirmesi yaparken evliliğin seyri, tarafların birbirine karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği ve ileri sürülen delilleri dikkate alır. Bu değerlendirme neticesinde, kusuru daha ağır olan tarafın nafaka ve tazminat taleplerinin reddedileceği, daha hafif kusurlu veya kusursuz taraf lehine ise bu hakların tanınacağı unutulmamalıdır.

Boşanma davası nasıl açılır süresi ve ücreti konulu makalemize buradan ulaşabilirsiniz. 


Aldatan Erkeğin Boşanmak İstememesi

Zina, Türk Medeni Kanunu’nda özel boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Kadın zina iddiasını ispat ederse, erkek boşanmayı kabul etmese dahi mahkeme boşanma kararı verir. Ayrıca zina yapan erkek tam kusurlu sayıldığından; nafaka, tazminat ve mal paylaşımı açısından dezavantajlı konuma düşer. Bu nedenle aldatma fiilini işleyen erkek çoğu zaman boşanmak istemez ancak iyi bir  boşanma avukatıyla çalışan kadın pek tabii ki boşanma kararını mahkemeden alacaktır.

Aldatma sebebiyle boşanma davası konulu detaylı makalemize buradan ulaşabilirsiniz. 


Anlaşmalı Boşanma Davasında Taraflardan Biri Cayarsa

Anlaşmalı boşanma, tarafların boşanmanın sonuçlarında uzlaşmasını gerektirir. Eşlerden biri bu anlaşmadan dönerse, dava çekişmeli boşanma davasına dönüşür. Bu durumda tarafların kusurları ve delilleri detaylı incelenir, dilekçeler aşamasına geçilir, duruşmalar yapılır, tanıklar dinlenir ezcümle dava süresi uzar.

Anlaşmalı boşanmayla ilgili geniş kapsamlı makalemize buradan ulaşabilirsiniz. 

Çekişmeli boşanmayla ilgili geniş kapsamlı makalemize buradan ulaşabilirsiniz. 

Boşanma Davasında Sürelerin Önemi

Boşanma davaları, yalnızca tarafların kişisel ve ailevi hayatlarını değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal düzenlerini de derinden etkileyen süreçlerdir. Bu nedenle boşanma davalarında süreler büyük önem taşır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve Türk Medeni Kanunu (TMK) çerçevesinde öngörülen sürelerin kaçırılması, hak kayıplarına yol açabilmekte ve davanın seyrini doğrudan etkilemektedir.

Boşanma davalarında süreler, davanın gidişatını ve sonucunu doğrudan etkileyen kritik unsurlardır. Kanunda, dava dilekçesine cevap verme, ardından 2. cevap dilekçesini süresinde sunma, delil sunma, tanık listesi bildirme, tanıkları hazır etme, tanık anlatımlarına beyan dilekçesini süresinde sunma, alınmışsa bilirkişi raporuna itiraz veya beyan dilekçesini süresinde sunma, istinaf ve temyiz gibi aşamalarda kanunda kesin olarak belirlenmiş süreler vardır. Bu sürelerin kaçırılması, tarafların savunma ve ispat haklarını büyük ölçüde sınırlandırabilir.

Örneğin dava dilekçesine süresinde cevap verilmezse, veya yine davaya karşı süresinde cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava açılmazsa da hak kaybı olacaktır.  Ancak kendi lehine yeni vakıalar ileri süremeyebilir. Aynı şekilde çekişmeli boşanma davalarında tanıkların veya yazılı belgelerin süresinde sunulmaması, hâkimin bu delilleri dikkate almamasına yol açar. Bu da haklı konumda olan tarafın bile davada kayba uğramasına sebep olabilir.

Bazı boşanma sebeplerinde hak düşürücü süreler de söz konusudur. Özellikle zina sebebine dayalı boşanma davalarında eşin bu durumu öğrenmesinden itibaren altı ay ve her hâlükârda fiilin üzerinden beş yıl içinde dava açılması zorunludur. Bu süreler geçirildiğinde dava hakkı tamamen ortadan kalkar. Benzer şekilde hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış gibi özel boşanma sebeplerinde de hak düşürücü süreler büyük önem taşır.

Karar aşamasında da süreler belirleyicidir. Mahkemenin verdiği hükme karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurulabilmesi için tebliğden itibaren kanunda öngörülen sürelerin kaçırılmaması gerekir. Aksi halde karar kesinleşir ve artık değiştirilemez hale gelir. Bu durum, özellikle nafaka, tazminat veya velayet gibi konularda taraf aleyhine ciddi hak kayıplarına yol açabilir.

Tüm bu nedenlerle boşanma davalarında sürelerin dikkatle takip edilmesi zorunludur. Ancak tarafların bu teknik ayrıntıları kendi başına takip etmesi çoğu zaman zordur. Deneyimli bir boşanma avukatı, davanın başından sonuna kadar tüm süreleri gözeterek hareket eder, delillerin süresinde sunulmasını sağlar ve istinaf–temyiz haklarının kaybedilmesini engeller. Böylece müvekkilinin haklarını en etkin biçimde korur.

Sonuç olarak boşanma davasında süreler yalnızca usule ilişkin bir formalite değil, davanın kaderini belirleyen temel faktörlerdir. Bu nedenle sürecin alanında uzman bir boşanma avukatı tarafından yürütülmesi, tarafların menfaatlerini korumak açısından vazgeçilmezdir.

Boşanma Davasında Avukat Tutmak Önemli mi?

Unutmayın hayatınızın en önemli kararını alıyor, en önemli sözleşmesini yani evlilik akdini sona erdiriyorsunuz.

Boşanma davaları, yalnızca tarafların kişisel hayatlarını değil, ekonomik ve sosyal düzenlerini de doğrudan etkileyen, oldukça teknik ve yıpratıcı bir süreçtir. Çekişmeli boşanma davalarında tarafların kusur iddiaları, delil sunma yükümlülükleri, nafaka ve tazminat talepleri, çocukların velayeti gibi hayati konular gündeme gelir. Tüm bu aşamalarda yapılacak bir hata, telafisi güç hak kayıplarına yol açabilir. İşte bu noktada, boşanma davasında avukat tutmak büyük önem taşır.

Bir boşanma davasında avukatın rolü, yalnızca dava dilekçesini hazırlamakla sınırlı değildir. Avukat, müvekkilinin haklarını korumak için sürecin başından sonuna kadar stratejik adımlar atar. Delillerin zamanında ve usulüne uygun şekilde sunulmasını sağlar, karşı tarafın iddialarına etkili şekilde cevap verir, sürelere riayet eder ve mahkeme huzurunda profesyonel bir savunma yürütür. Özellikle çekişmeli boşanmalarda, avukatın sunduğu argümanlar ve yönlendirdiği tanıklar davanın sonucunu doğrudan etkileyebilir.

Ayrıca boşanma davalarında yalnızca boşanmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği değil, sonrasında tarafların ekonomik ve sosyal hayatlarını belirleyecek birçok konu da karara bağlanır. Nafaka miktarı, maddi-manevi tazminat talepleri, mal paylaşımı, çocuğun velayeti ve kişisel ilişki düzeni bunların başlıcalarıdır. Bu konularda yapılacak küçük bir usul hatası ya da eksiklik, tarafın yıllarca mağdur olmasına sebep olabilir. Deneyimli bir boşanma avukatı ise tüm bu ihtimalleri en baştan öngörür ve müvekkilini en iyi sonuca ulaştırmak için süreci yönetir.

Boşanma davalarının bir diğer zorlu yönü de psikolojik boyutudur. Tarafların duygusal yük altında doğru karar vermesi çoğu zaman güçtür. Avukat, müvekkilinin duygusal tepkilerini dengeleyerek hukuki zeminde ilerlemesini sağlar. Böylece dava, öfke ve kırgınlıkların gölgesinde değil, somut deliller ve hukuki gerekçeler üzerinden yürütülür.

Sonuç olarak, boşanma davasında avukat tutmak yalnızca faydalı değil, çoğu durumda zaruri bir ihtiyaçtır. Profesyonel destek almadan yürütülen davalarda tarafların hak kaybına uğraması, sürecin gereksiz yere uzaması veya davanın reddedilmesi çok sık rastlanan bir durumdur. Alanında uzman bir boşanma avukatıyla çalışmak, hem hukuki hem de insani açıdan bu zorlu süreci daha güvenli, daha hızlı ve daha sağlıklı şekilde atlatmanın en doğru yoludur.

SIKÇA SORULAN SORULAR

1. Kadın boşanmak istediğinde erkeğin rızası gerekir mi?
Hayır. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma davası taraflardan yalnızca birinin talebiyle açılabilir. Kadın boşanma dilekçesiyle Aile Mahkemesi’ne başvurduğunda erkeğin onayına ihtiyaç yoktur. Erkeğin boşanmayı istememesi süreci durdurmaz, hakim evlilik birliğinin çekilmez hale geldiğini tespit ederse boşanma kararı verebilir.

2. Erkek boşanmayı kabul etmezse dava nasıl ilerler?
Erkeğin boşanmayı kabul etmemesi halinde dava çekişmeli boşanma davası olarak devam eder. Bu durumda kadının, evliliğin sona ermesine sebep olan olayları delillerle ispat etmesi gerekir. Hakim, tarafların kusurlarını ve sundukları delilleri değerlendirerek boşanma hakkında karar verir.

3. Erkeğin boşanmayı istememesi davayı uzatır mı?
Erkeğin boşanmayı kabul etmemesi tek başına davayı uzatmaz. Ancak erkeğin sürekli itirazlarda bulunması, yeni tanık ve deliller sunması davayı çekişmeli hale getirir ve bu nedenle sürecin uzamasına sebep olabilir. Kadının delillerini güçlü sunması halinde ise dava gereksiz yere sürüncemede kalmaz.

4. Kadının açtığı boşanma davasında kusur nasıl değerlendirilir?
Kusur, boşanma davalarının en önemli unsurlarından biridir. Hakim, tarafların evlilik birliğini hangi davranışlarla ve KİMİN TARAFINDAN temelinden sarstığını ve bu davranışların ağırlığını değerlendirir. Kadının açtığı boşanma davasında erkeğin kusuru daha ağır ise boşanma kararı verilmesi kolaylaşır. Kusur dağılımı ayrıca nafaka, tazminat ve velayet gibi yan konular açısından da belirleyicidir. Ağır kusurlu taraf lehine nafaka veya tazminata hükmedilmez.

5. Kadın boşanma davası açarsa nafaka alabilir mi?
Kadın dava açtığında erkeğin kusurunu ispat ederse ve kendisi daha az kusurluysa yoksulluk nafakası alabilir. Çocukların velayetinin anneye verilmesi halinde iştirak nafakasına da hükmedilir. Dava süresince tarafların ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için tedbir nafakası da gündeme gelebilir. Nafakanın türü ve miktarı tarafların ekonomik durumları, kusur oranları ve çocuğun ihtiyaçları dikkate alınarak belirlenir.

6. Erkek boşanma davasına katılmazsa ne olur?
Erkeğin duruşmalara gelmemesi davanın reddine sebep olmaz. Usule uygun tebligata rağmen gelmeyen tarafın yokluğunda dava yürütülür ve mahkeme mevcut deliller üzerinden karar verir. Kadının sunduğu deliller boşanmayı haklı kılıyorsa, erkek hiç katılmasa da boşanma kararı verilebilir.

7. Boşanma davasını kimin önce açtığının önemi var mı?
Hayır. Boşanma davasında kimin önce dava açtığı değil, evlilik birliğinin neden ve kimin kusurlu davranışlarıyla sona erdiği önemlidir. Hakim, kusur dağılımına bakarak nafaka ve tazminat konularında karar verir. Ağır kusurlu tarafın nafaka veya tazminat talep etmesi mümkün değildir.

8. Erkeğin boşanmayı istememesi halinde kadın nasıl bir yol izlemelidir?
Kadın, boşanma sebeplerini güçlü delillerle ispatlamalıdır. Tanık beyanları, hastane raporları, yazılı belgeler, mesaj kayıtları gibi deliller mahkemeye sunulmalıdır. Kadın iddialarını hukuka uygun delillerle desteklediğinde erkeğin boşanmayı kabul etmemesi boşanma kararını engelleyemez.

9. Anlaşmalı boşanma davasında taraflardan biri cayarsa ne olur?
Anlaşmalı boşanma için tarafların boşanma ve sonuçlarında tam bir mutabakata varması gerekir. Eşlerden biri anlaşmadan dönerse, dava çekişmeli boşanma davasına dönüşür. Bu durumda tarafların kusurları ve delilleri incelenir, dava süresi de uzar.

10. Boşanma davasında avukat tutmak zorunlu mu, faydası nedir?
Avukat tutmak zorunlu değildir ancak oldukça önemlidir. Çünkü boşanma davaları çok sayıda usul kuralı ve süre içerir. Delillerin süresinde sunulmaması, yanlış dilekçeler verilmesi ya da hak düşürücü sürelerin kaçırılması telafisi olmayan hak kayıplarına yol açabilir. Deneyimli bir boşanma avukatı, süreci profesyonel şekilde yöneterek müvekkilinin haklarını en etkin biçimde korur.

Hayatınızın en önemli kararının hukuki sürecinde maddi manevi mağduriyet yaşamamak için İstanbul Boşanma Avukatı olarak tarafımıza ulaşabilirsiniz.