İKİNCİ EL ARAÇ SATIŞINDA SATICININ SORUMLULUĞU
İkinci el araç satışında satıcının araçta bulunan ayıptan doğan sorumluluğu ve alıcının aldığı aracın ayıplı olması dolayısıyla hangi haklara sahip olduğu hususu günümüzde artık hemen herkes için büyük önem taşıyan bir konu haline gelmiştir. Meydana gelen ikinci el araç satışlarındaki artışlar ve araçlarda meydana gelen ayıplar sebebiyle satıcının sorumluluğuna gidilmesi ve satıcının sorumluluğunun belirlenmesi zarureti hasıl olmuştur.
Zaman içine satıcıların hem hukuken hem de cezai sorumluluğuna gidilebilmesi yerinde, zamanında ve hukuka uygun tespitler sonucunda artık mümkün olmuştur. Eski düzenlemelerde ikinci el araç satışlarında, araçta ortaya çıkabilecek bozukluklardan ve araçta bulunabilecek ayıplardan satıcının mesul olacağı düşüncesi pek akla gelmezdi.
Son yıllarda gerek yargı kararları gerekse yapılan kanuni düzenlemeler ile artık ikinci el araç satanlar satıcılar belli hallerde sorumlu hale geldi. İkinci el araç satan satıcı, Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiş bulunan (TBK) madde 219 ve devamı maddelerine göre aracın ayıplı olması durumunda sorumlu olacaktır. Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin emsal bir kararında, “Satışa konu araç hukuki ayıplıdır. Satıcı ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur” denilerek satıcının mesuliyeti için bu ayıpların varlığını bilmesine gerek olmadığını açıklamıştır.
Dolayısıyla aracı, aracın alıcıya teslimi anında, aracın durumuna, özelliklerine ve herhangi bir kusuruna dair açık ve dürüst olmakla yükümlüdür. Sorumluluğa konu araçtaki her türlü aksaklıkta ayıbın var olup olmadığının tespitinde somut olayın şartlarına bakılması gerekeceği gibi bu durum kimi zaman da aracın kilometresi ile oynanmış olsa dahi ayıp olarak kabul edilmeyebilir kimi durumda ise basit bir boya geçmişi olması ayıp olarak kabul edilebilecektir.
Bunun tespiti tümüyle alıcının satışa konu araç hakkında önceden bilgilendirilmiş olmasına bağlıdır. Buna göre bir aksaklığın ayıp olabilmesi için en öncelikli şart alıcının araçta bulunan bu ayıptan satış öncesi bilgisinin bulunmamasıdır.
ANAHTAR KELİMELER: 2. EL ARAÇ SATIŞI, 2. EL ARAÇ SATIŞINDA AYIP, 2. EL ARAÇ SATIŞINDAN DOLAYI DAVA, 2. EL ARABA ALDIM AYIPLI ÇIKTI, 2. EL ARAÇ ALIMINDA DAVA AÇMAK, 2. EL ARAÇ SATIŞINDA SATICININ SORUMLULUĞU
Uygulamada ayıp olarak kabul edilen sıklıkla karşılaşılan durumlar:
-Aracın hasar kaydının bulunması
-Yakıta dair problemlerin olmasının tespiti
-Kilometresi ile oynanmış olmasının tespiti
-Değişen parçaların bulunması
-Yağ ve balata sisteminin sorunlu olmasının tespiti
-Sebebi belirlenemese dahi aracın vaat edilenden düşük performans göstermesi
-Şasede bozulma, eğilme vb. bulunması
-Radyo, sunroof, far, kapı, camların vs. düzgün çalışmıyor olmasının tespiti
Aracın motorunda, şanzımanında vs. aksaklık bulunmasının tespiti bu sayılanlara benzer bir çok aksaklık bulunması halinde 2. el araç satışına dair satıcının sorumluluğu doğabilir.
Satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna dair ayrıntıya girmeden önce bir sorumluluk şeması oluşturmamız gerekir ise; öncelikle sorumluluğun koşulları ve hakları olarak ikiye ayırmakla başlanabilir. Koşul ise kendi için maddi ve şekli olarak sınıflanacaktır.
Maddi koşullar:
-Malın devredilmiş olması: Sorumluluk gereği ifa etmemenin, yani borca aykırılığın özel bir görünümüdür. Ancak malın devri ile mala karşı sorumluluğun doğması mevcut olabilecektir. Devir borcu satıcının asli borcudur, TBK’nın ilgili bulunan md.207 hükmünde “satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme” borcu olarak düzenlenmiştir.
-Malın ayıplı olması: Ayıp, olması gereken özellikleri taşımadığında ya da satıcının alıcıya bildirdiği özelliklerde olmaması halinde maddi, hukuki veya ekonomik nitelikte olabilecektir.
-Maldaki ayıbın gizli olması: En geç teslim sırasında fark edilebilecek ayıplar için ayıptan doğan sorumluluk öngörülmemiştir.
-Ayıbın önemli olması: Objektif açıdan değerlendirilme ile ayıbın önemli olduğu konusunda tereddüt uyandırmayacak seviyede taraflar ve herkesçe kabul görebilecek ehemmiyette olmalıdır.
-Maldaki ayıbın, en geç sözleşmede hasarın alıcıya geçmesi anında satılan malda bulunuyor olması: Zira hasarın alıcıya geçmesi anından sonra malın hasara uğraması halinde, hasara alıcı katlanacağı için satıcının sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Bu esnadan sonra malın ayıplı hale gelmesinde satıcının kusuru olmadığında, sorumluluğu da söz konusu olmaz.
-Alıcının ayıbın varlığını bilmemesi
-Satıcının sorumluluğunun kaldırılmamış olması: TBK. md.221 ile “Satıcı satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, ayıptan sorumluluğunu kaldıran veya sınırlayan her anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” Şeklinde düzenlenmiştir. Ters ifade ile taraflar satıcının, emredici nitelikte olmayan ayıptan doğan sorumluluğunu yapacakları bir sorumsuzluk anlaşması ile bertaraf edebilecektir.
Şekli koşullar:
-Gözden geçirme külfeti(istisnası: TBK md.223): TBK md.222/2 ile açık ayıplarda gözden geçirmenin en geç teslim anında yapılması gerekir; aksi halde alıcı malı bu hali ile kabul etmiş sayılır. Gözden geçirme ile ortaya çıkabilecek ayıplar ister alelade olsun, isterse nitelikli olsun, ne zaman yapılması gerektiği önemli olandır. Olağan akışa göre imkan bulunur bulunmaz yapılması gerekir. Alıcının bu sebeple derhal inceleyerek gözden geçirmesi gerekmektedir.
Kullanma ile ortaya çıkan ayıplarda ise, niteliği gereği bir gözden geçirme söz konusu değildir. Zira gözden geçirme kavramı detaylı bir inceleme olmaksızın ürünün ilk bakışta görünen kadarıyla yapılacak incelemedir.
-Bildirim külfeti(istisnası: TBK md.225): Kullanmakla ortaya çıkan ayıbın varlığı halinde alıcı satıcıya derhal durumu bildirmelidir. Gözden geçirme ile ortaya çıkan ayıplara ilişkin bildirim külfeti açısından ise, diğerinden farklı olarak artık derhal bildirim külfeti değil, 223. Madde uyarınca “uygun bir süre içinde” bildirim külfeti bulunmaktadır. Süresi içinde bildirim külfeti yerine getirilmediğinde, ayıptan doğan sorumluluk doğmayacaktır.
Diğer ayrımımız olan satıcının sorumluluğu sebebiyle alıcının sahip olacağı haklar ayrımıdır. Bu husus TBK md.227 hükmünce düzenlenmiş ve hükme bağlanmıştır. Kısaca sıralamak gerekirse alıcının ayıplı araç satışına dair öne sürebileceği haklar;
– Sözleşmeden dönme (istisnası: md.227/4 ve md.228/2)
– Satış bedelinde indirim isteme (istisnası: md.227)
– Onarım isteme (istisnası: aşırı masraf gerektirmesi halinde diğer haklara başvurulması önerilir.)
-Ayıpsız olanla değişim isteme (istisnası: imkan olması halinde uygulanabilir bir haktır.)
– Md.227/2 ye atıfla md.112 hükmüne gidilerek tazminat talebinde bulunulması tartışmalı olmakla birlikte somut olaya uygunluğu halinde uygulanabilir olabilmektedir.
Satıcıya karşı talep edilecek bu hususlar için en önemli ve gözden kaçırılmaması gereken husus ise talebin zamanaşımı dahilinde bildirilip talep edilmiş olması unsurudur. TBK’da md.231 hükmünce düzenlenmiş olan bu madde “Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla alıcının hükümce düzenlenmiş bu sürelere uymaması halinde hakkını ileri sürmesi mümkün olmayacaktır.
Açıklanan sorumluluk hallerine ek olarak çokça karşılaşılan ayıplı aracın galeriden alışverişi halinde uygulamada bilinmesi gereken hususları açıklamak gerekir. Aracın galeriden alınması halinde oluşacak sorumlulukta; İkinci el araç satışlarında, Türk Borçlar Kanunu ve İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik olmak üzere iki temel mevzuat düzenlemesi bulunmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, galerici işletmeler de Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre aynı şekilde sorumluluk altındadır. Dolayısıyla, ikinci el araç satın alan kişi, galericiye karşı tüm haklarını kullanabilir.
Galericiler bazen araçları komisyonla satmaktadır; yani araç sahibi başka bir kişi olup, galerici aracı satarak komisyon alır. Bu durumda galericiler, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri gereği satıcı ile aynı statüde kabul edilirler.
Bu durumda, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun‘un 11. maddesi uyarınca,
(1) Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
- a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
- b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
- c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,
seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
(2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz.
(3) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(4) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.
(5) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.
(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.” hükmünde sayılan haklara sahip olurlar. Ayrıca, genel hükümler çerçevesinde tazminat talep etmek de mümkündür.
Bahsedilmesi gereken diğer önemli husus ise, İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik’tir. Bu yönetmeliğin 15. maddesi gereğince, galeriler sattıkları araçlara 3 ay veya 5 bin kilometre boyunca garanti vermek zorundadır. Ancak garanti kapsamı dışında bırakılan bazı durumlar söz konusudur.
İKİNCİ EL ARAÇ SATIŞINDA SATICININ AYIPTAN SORUMLULUĞU
AYIPLI MAL
Ayıp en basit haliyle, aynı cinsten standart malda bulunması gereken belirlenen niteliklerin sözleşmeye konu malda bulunmaması ya da bulunmaması gereken kötü niteliklerin bulunmasıdır. Mevcut Borçlar kanunumuzda yer alan sorumluluğa dair ayıba karşı sorumluluk başlığında düzenlenen maddelere terminolojik lafzi bir yorum getirmemiz gerekir ise, “satılan malın satıcının ileri sürdüğü vasıfları taşımamasından veya vaat edilende bulunması gereken unsurları kaldıran eksiklikleri bulunmasından satıcının sorumlu olmasıdır.” Diyebiliriz.
Ayıp sınıflandırmasında çeşitli alt başlıkların düzenlenmiş olduğu görülmektedir. Öncelikle ayıbın sözleşmede var olup olmamasına göre bir ayrım yapılabilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, “Ayıptan Sorumluluk” başlıklı maddesinde biraz daha kapsamlı bir tanım yapma yoluna gitmiştir.
Konulu başlığın ilk maddesi olan 219. maddesinin ilk fıkrasına göre,
“Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.”
Burada öncelikle malın niteliğini etkileyen ayıplar belirtilmiş; ikinci olarak “niceliği etkileyen niteliğe aykırı ayıp” ifadesi kullanılmıştır. Bilindiği üzere nicelik, yani miktar açısından eksiklik, kısmi ifa ile ilgili bir sorun ortaya çıkarır. Satıcı taahhüt ettiği miktardan az bir miktarda mal teslim etmişse, kalan kısımda kısmi temerrüde düşecek ve buna bağlı sonuçlar uygulanacak. Buna göre burada belirtilen kısmi ifa ile ilgili bir konu değildir. Burada önemli olan husus “satıcının alıcıya bildirdiği” bir özelliğin malda bulunmamasına bağlı olarak ayıp söz konusu olacaktır.
Diğer bir ayrım ise yarattığı sonuca dayalı yapılmaktadır. Bu ayrım maddi veya hukuki bir sebeple kıymetinde veya kullanımını etkileyen ayıp türleridir. Maddi ayıp, bir malın aynı nitelikte diğerleriyle karşılaştırıldığında kötü bir özelliğe sahip olması veya olması gereken bir özelliğinin bulunmaması gibi karşımıza çıkabilmektedir. Satış sonucu alınan bir malda daha sonra hukuken bir izin, sigorta, vergi vb. bir aksaklık veyahut sorunla karşılaşıldığında ise hukuki ayıp söz konusu olacaktır.
Satıcı, alıcının satış esnasında bilmekte olduğu ayıplardan sorumlu olmadığı gibi, satılan üründe olağan dikkati göstermekle fark edebileceği ayıplardan da ancak bunların mevcut olmadığının garanti edilmesi ile sorumlu olur. Bu duruma göre değinilmesi gereken bir diğer önemli ayrımımız ise Açık ve Örtülü ayıp bulunması halidir.
Açık Ayıp:
İlk bakışta fark edilecek nitelikte olan ayıplardır. Aracın kaportasında kırık olduğunun açıkça görülebilmesi gibi, mala ilk bakıldığında normal bir insanın fark edebileceği nitelikteki ayıplara açık ayıp denmektedir. Bu hal iki kanunda da ayıptan doğan sorumluluğun kapsamı dışında tutulmuştur.
Örtülü (Gizli) Ayıp:
Gizli ayıplar ise, açık ayıptan farklı olarak ilk bakışta fark edilemeyecek nitelikteki ayıplardır. Bunlar, ya gözden geçirme şeklinde bir muayene ile ya da kullanma ile ortaya çıkan ayıplardır. Gizli ayıplar, kendi içerisinde de alt başlıklara ayrılabilmektedir:
–Gözden geçirme ile ortaya çıkan gizli ayıplar:
1) Alelade gözden geçirme ile ortaya çıkan gizli ayıplar; Alıcının kendisinin yapabileceği bir inceleme sonucunda ortaya çıkacaktır.
2) Nitelikli gözden geçirme ile ortaya çıkan gizli ayıplar; Alıcının kendisinin incelemesi ile ortaya çıkamayacak nitelikte ayıplar da söz konusu olabilir. Burada ancak bir uzman aracılığı ile nitelikli bir gözden geçirme sonucu ayıp ortaya çıkabilir. Araç satışlarında bu hususta en yaygın kullanımı bulunan ekspertiz raporuna bu kısımda değinmek yerinde olacaktır.
Ekspertiz Raporu: İkinci el araç satışlarında artık ekspertiz raporu alma uygulaması oldukça yaygınlaşmıştır. Bu durumun sonucu olarak da satıcının sorumluluğu, alınan ekspertiz raporundaki eksikliklerle sınırlandırılabilecektir; yani alıcı, raporda belirtilen hasarları kabul ederek satın alır. Lakin satıcının sorumluluğu, ekspertiz raporunda yer almayan arızalar için devam edecektir. Eğer ekspertiz raporunda hatalı bilgiler varsa, satıcı bu hatalardan sorumludur. Eksperin sorumluluğu ise ayrı bir konudur.
Sıralanan belli durumları içerir hususlar, taraflar arasındaki yasal ilişkilerin netleştirilmesine ve tüketicinin korunmasına katkıda bulunacaktır.
–Kullanmakla ortaya çıkan gizli ayıplar: Bu tür gizli ayıplar, gözden geçirme ile fark edilemez ve bunlar ancak zaman içinde, kullanmaya bağlı olarak ortaya çıkarlar. Bu sebeple bu tür ayıplarda niteliği gereği gözden geçirme kavramı bulunmamaktadır.
İKİNCİ EL ARAÇ SATIŞINDA SORUMLULUKLARINI YERİNE GETİRMEDİĞİ KANITLANMIŞ BİR SATICIYA KARŞI UYGULANABİLECEK HUKUKİ ÖNLEMLER VE CEZAİ SORUMLULUKLARI:
– Tazminat Talebinde Bulunulması: Alıcı, sözleşmede belirlenmiş konuya dair ayıplı bir araç satın aldığı ve satıcının yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle maddi veya manevi zararları için tazminat talep edebilecektir. Bu hakka konu edilebilecek zararlar, aracın tamiri için yapılan masraflar, aracın değer kaybı, kullanım kaybı veya diğer zararlar olabilecektir.
– İptal Davası Açılması: Alıcı, satılan aracın ayıplı olduğunu ileri sürerek ve satıcının yükümlülüklerini ihlal ettiğini iddia ederek, sözleşmenin iptali için dava açabilecektir. Bu halde, mahkeme sözleşmenin iptaline ve bununla birlikte alıcının ödediği bedelin iadesine karar verebilir.
Bu halde malvarlığına ilişkin bir dava meydana gelmiş olması dolayısıyla ikinci el araç satışında satıcının sorumluluğuna dair davalarda Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlendirilir. Bu halde genel yetki kuralı gereğince davalının yerleşim yerinde bulunan mahkemeler görevli olacaktır. Bu tür davalar usulü hatalar kabul etmeyecek davalardandır. Malvarlığına ilişkin bu davalarda basit usul hataları ciddi bir şekilde zamansal ve parasal kayba neden olabilmekte bu sebeple hem görevli yetkili mahkemenin tespiti kuralı hem dilekçenin hazırlanması safhası, ikamesi, gerekli ihtarlar vb .bakımından hukuki yardım alınması önerilmelidir.
– Tamir Talebinde Bulunulması: Alıcı tarafından satılan araçta ortaya çıkan kusurların tamire elverişli olması halinde kusurun giderilmesi için satıcıdan tamir talep edebilecektir. Satıcı, ayıplı mal sorumluluğu kapsamında, alıcının bildirdiği üzere araçtaki kusurları gidermekle yükümlüdür.
– Fiyat İndirimi Talebinde Bulunulması: Alıcı, satılan araçta ortaya çıkan kusurları satıcıya bildirmesinin akabinde belirtilen kusurlar nedeniyle aracın değerinde bir düşüş olduğunu iddia ederek, satış bedelinden değerinde meydana gelen kusur oranında indirim talep edebilecektir.
– Hukuki Süreç Başlatma Yolu: Alıcı, satıcıyla yapılan müzakerelerin sonuçsuz kalması veya tatmin edici bir çözüm bulunamaması halinde, hukuki süreç başlatarak mahkemeden haklarını talep edebilecek ve haklarını arayabilecektir.
– Cezai Sorumluluklar: Bazı yargı alanlarında, satıcıya cezai sorumluluklar da uygulanabilmektedir. Satıcıya yükletilecek cezai sorumluluk , satıcının kasti olarak veya ağır ihmalinin sonucu alıcıya zarar verdiği durumlarda geçerli olmaktadır. Cezai sorumluluklar genellikle para cezası veya diğer cezai yaptırımlar şeklinde uygulanabilmektedir.
TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDAKİ KANUNA TABİ SATIŞ:
TKHK m.3/1-L e göre, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” dir.
Bu çerçevede genelde dört unsurun varlığı söylenmektedir:
-İvazlı bir sözleşme var olmalıdır.
-Satıcı bu sözleşmeyi ticari veya mesleki faaliyetleri çerçevesinde yapmalıdır.
-Sözleşme taraflarından biri tüketici olmalıdır.
-Tüketici ticari veya mesleki amaçla malı edinmiş olmamalıdır.
Bu bağlamda bir işlemin TKHK’ya tabi olabilmesi için; Sözleşmenin bir tarafı mevcut sözleşmeyi ticari veya mesleki faaliyeti kapsamında yapan satıcı/sağlayıcı olmalı,
Bir işlemin tüketici işlemi sayılıp TKHK’ ya tabi tutulabilmesi için önemli olan, malı kimin sattığıdır. Her ne kadar ilk olarak tüketicinin, yani maldan ya da hizmetten kimin yararlandığı açıklanıyorsa da, asıl önemli olan, bu malın veya hizmetin kimin tarafından verildiği hususu, karşıdaki kişiye “tüketici” sıfatını kazandırmaktadır.
Tüketici Mahkemeleri ve Hakem Heyetleri: Tüketici kanunları genellikle tüketici uyuşmazlıklarının çözümü için özel mahkemeler veya hakem heyetleri oluşturulmuştur. Bu mekanizmalar, tüketicilerin haklarının koruması ve hızlı bir şekilde uyuşmazlıklarının çözümlenmesi için kullanılabilecektir.
TKHK Tüketici Hakem Heyeti başlıklı 66. Madde ve devamı hükümleri heyete başvuru sürecini düzenlemektedir. Bu kısımda en önemli husus TKHK 68. md. de düzenlenen başvuru aşamasında hakkını ileri süren tarafın hakka konu ürünün maddi değeridir. 68. Maddede;
“1)Tarafların İcra ve İflas Kanunundaki hakları saklı kalmak kaydıyla; değeri otuz bin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.” … 4)Bu maddede belirtilen parasal sınırlar her takvim yılı başından itibaren geçerli olmak üzere, o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu artışların hesabında bin Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz.” Ve
hükmün devamında “Başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir. Tüketici hakem heyetinin bulunmadığı yerlerde ise başvurular o ilçe kaymakamlığına yapılabilir. Yapılan bu başvurular, kaymakamlıklarca gereği yapılmak üzere Bakanlıkça belirlenen yetkili tüketici hakem heyetine iletilir.”
Şeklinde görevli tüketici mahkemesine dair düzenleme bulunmaktadır.
Yetkili ve Görevli Mahkeme:
Mahkemenin tespiti hususunda üç kıstas izlenecek yolu belirlemektedir.
Birinci halde vatandaşlar arası bir satışın gerçekleşmiş olması halinde yeni bir internet sitesi üzerinden(sarı site) araç alımı işlemi olmuş ise işin içinde galeri vb gibi bir işletme yok ise burada malvarlığına ilişkin bir dava meydana gelmiş olması dolayısıyla ikinci el araç satışında satıcının sorumluluğuna dair davalarda genel mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlendirilir.
İkinci kıstas ise bir ticari kamyonet aracı alan yani alıcı burada ticari bir amaç ile aracı örneğin bir galeriden işletmesinde kullanmak için almışsa bu defa Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olacaktır.
Üçüncü halde alıcı aracını bireysel kullanım için satın aldıysa, yani ticari bir amaçla satın alınmamışsa görevli mahkeme araç satıcısı da bu işi mesleki sorumluluğu içinde yürüten bir satıcı olması halinde Tüketici Mahkemesi görevli olacaktır.
Bu hallerde genel yetki kuralı gereğince davalının yerleşim yerinde bulunan mahkemeler bu kıstasın tespiti ardından belirlenerek görevli olacaktır.
SONUÇ :
Bu tür davalar usulü hatalar kabul etmeyecek davalardandır. Malvarlığına ilişkin bu davalarda basit hatalar ciddi şekilde zaman ve parasal kayba neden olabilmekte bu sebeple hem görevli yetkili mahkemenin tespiti kuralı hem dilekçenin hazırlanması süreci, davanın takibi, ikamesi, gerekli ihtarlar vs. .bakımından profesyonel bir avukattan hukuki yardım alınması önerilmelidir.
Dava açılması sürecinde TBK sorumluluğu veya TKHK sorumluluğundan hangisine gidilmesi gerektiği meselesi çok önem arz etmektedir. Burada tamamen somut olayın şartlarına göre bir çözüm yoluna dair belirleme yapılması gerekecektir.
İkinci el araç satışında satıcının sorumluluğuna ilişkin önemli detayları açıklayarak en yaygın sorulara değinmeye çalışılmıştır. Ancak her bir durum kendine özgüdür ve farklı hukuki sorunları içerebilir. Bu nedenle, her durumu önceden hesaba katarak bütüncül bir mevzuat değerlendirmesi yapılmalı ve ardından hukuki bir planlama yapılmalıdır.
En sağlıklı yaklaşım, deneyimli avukatlarla iş birliği yapmaktır. Hukuki destek alarak hatalı veya ihmali işlemlerin önceden önlenmesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde telafisi zor zararlar ortaya çıkabilir.
BETÜL TAY
BURAK TEMİZER HUKUK BÜROSU