Ara

Taksirle Adam Öldürme – Ölüme Sebebiyet Verme Suçu

Taksirle Adam Öldürme Suçu

TAKSİRLE ADAM ÖLDÜRME/ÖLÜME SEBEBİYET VERME SUÇU

Yaşam hakkı, gerek ulusal gerek uluslararası Mevzuat ve Sözleşmeler ile koruma altına alınan en temel hak kategorisinde bulunmaktadır. Bu anlamda Türk Hukuk Sistemi içerisinde yer alan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümlerinde de yaşam hakkının sona erdirilmesi bakımından birçok suç tipi ihdas edilmiştir. Huzurdaki makale konusunu oluşturan Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçu da ilgili suç tiplerinden olup TCK m.85 hükmünde yer almaktadır.

TAKSİR NEDİR?

Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla bir davranışın, suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi olup taksirle işlenen fiiller ancak Kanun’un açıkça belirttiği hallerde cezalandırılabilmektedir.

Taksir, Basit Taksir ve Bilinçli Taksir olmak üzere ikiye ayrılmaktadır;

Basit Taksir:
Fail tarafından öngörülebilir bir neticenin ”öngörülmemesi” suretiyle dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir hareketle fiilin işlenmesi şeklinde açıklanabilir.

Bilinçli Taksir:
Kişinin “öngördüğü” neticeyi istememesine karşın kendi kişisel yeteneklerine güvenerek veya başkaca bir faktöre dayanarak hareket etmesi sonucu neticenin meydana gelmesidir. Bilinçli Taksir, Basit Taksire nispeten daha ağır bir özensizlik, daha yoğun bir haksızlık teşkil etmektedir. Dolayısıyla kanun koyucu, Bilinçli Taksir durumunda cezanın yarıdan altıda birine kadar arttırılması kuralını getirmiştir. Bu kapsamda ilgili hüküm gerekçesinde; Taksirle işlenen suçlardan dolayı kusurluluğun, bir değerlendirme ile ancak olay Hakimi tarafından yapılabileceğini, yani taksirden dolayı kusurluluğun matematiksel olarak ifadesinin mümkün olmadığını belirtmiştir.

Taksirle işlenen bir suçtan dolayı verilecek ceza, “failin kusuruna” göre belirlenmekte olup birden fazla kişinin taksirle işlemiş olduğu suçlarda herkes, “kendi kusuruna” göre sorumlu olmaktadır. Yani her failin cezası, kusuruna göre ayrı ayrı belirlenmektedir.

Burada bir not düşmek gerekirse; Basit Taksirli hareket sonucunda oluşan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa soruşturma aşamasında Takipsizlik (KYOK) verilmesi, kovuşturma aşamasında ise ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekecektir. Bilinçli Taksir halinde ise verilecek cezada, şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepten ötürü indirime gidilecektir.

TAKSİRLE ADAM ÖLDÜRME/ÖLÜME SEBEBİYET VERME SUÇU;KORUNAN HUKUKİ DEĞER NEDİR?

Söz konusu suçla korunan hukuki değer, kişinin yaşama hakkıdır. Esasen Taksirli fiillerden sorumluluk istisnai nitelikte bulunmaktadır; ancak yaşama hakkının en temel, en üst hak olması sebebiyle Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçu, Kanun’da ayrıca düzenlenmiştir.

Taksirle öldürme suçunun unsurları

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNUN UNSURLARI NELERDİR?

İşbu suçun unsurları ”TİPİKLİK” ve ”HUKUKA AYKIRILIK” olarak ikiye ayrılmaktadır. Tipiklik de kendi içerisinde OBJEKTİF (maddi) UNSURLAR ve SUBJEKTİF (manevi) UNSURLAR olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

  1. A) TİPİKLİK MADDE UNSURLARI :

1- FİİL: Doktrin ve Yargıtay kararlarında, ölüm neticesini doğuran dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı her türlü “icrai” veya “ihmali” davranış olarak açıklanmaktadır. Dikkat ve özen yükümlülüğünün kaynağını; davranış normları, kanunlar, mevzuat, resmi veya özel kişiler tarafından getirilmiş kurallar ya da müşterek hayat tecrübeleri oluşturmaktadır.

Olay anında objektif nitelikte bulunan dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir davranış (ex ante) bulunmuyorsa, taksirli bir fiilden söz edilemeyecektir. Ayrıca, dikkat ve özen yükümlülüğünün belirlenmesinde “objektif esaslardan” hareket edilmekle birlikte, somut olayda “failin özel bir bilgisi” de bulunmakta ise işbu özel bilginin de değerlendirmede hesaba katılması gerekmektedir.

Burada bir not düşmek gerekirse; Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesine göre (Kusur Esasına Dayalı Şahsi Sorumluluk Prensibi) hiç kimse, irade dışı hareketlerden, 3. kişilerin meydana getirdiği veya doğa olaylarının sebep olduğu neticelerden sorumlu tutulamaz. Dolayısıyla Taksirle Öldürme Suçunda birden fazla kişi bulunmakta ise işbu kişilerin sorumlulukları her biri bakımından ayrı ayrı belirlenmelidir.

2- NETİCE: Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçu, neticeli bir suç olup Kanun’un yasakladığı netice ise “ölümdür”. Yargıtay, bir kişinin ölmüş sayılabilmesi için Beyin ölümü kriterinin esas alınacağını kararlarında defaatle belirtmektedir.

3- NEDENSELLİK BAĞI VE OBJEKTİF İSNADİYET: Nedensellik bağının tespitinde “şart teorisi” esas alınmakta olup buna göre, meydana gelen ölüm neticesiyle failin fiili arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir.

Objektif isnadiyet ise şöyle açıklanabilir; Meydana gelen ölüm neticesinden failin sorumlu tutulabilmesi bakımından nedensellik bağı tek başına yeterli olmamakta ayrıca neticenin faile objektif olarak isnat edebilmesi de gerekmektedir. “Objektif olarak öngörülemeyen neticelere” sebebiyet verilmesi halinde ise sırf fiil ile netice arasında nedensellik bağının bulunmasından hareketle bu neticeden dolayı failin sorumluluğu söz konusu olmayacak; örneğin kaza, tesadüf olarak kabul edilecektir.

Ayrıca, gerçekleşen neticeden tamamen başka neticelerin önlenmesine yönelik olan normların ihlali söz konusu ise; gerçekleşen neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışına mağdurun, serbest iradesiyle kendisini tehlikeye atma şeklindeki fiilinin eklenmesi sonucunda ortaya çıkan neticenin de faile objektif olarak isnat edilebilmesi mümkün değildir. Şu halde fail, mağdur ile eşit veya ondan daha ağır bir yükümlülüğe aykırılık içindeyse objektif isnadiyetin varlığından söz edilebilecektir.

Bununla birlikte eğer ölüm neticesine sebep olan hareketler, toplu faaliyetlerde birleşmekte ise faillerin sorumluluğu; Güven İlkesi gereğince birbirinden bağımsız olarak kendi uzmanlık alanlarının davranış yükümlülükleri dikkate alınarak tespit edilecektir.

Burada bir not düşmek gerekirse; Objektif isnadiyetin varlığı için fiilin, suçun konusuna yönelik hukuken “izin verilen riski aşan bir tehlike” oluşturması ve bu tehlikenin neticede gerçekleşmesi gerekmektedir.

“İzin verilen risk” kapsamında meydana gelen neticelerden dolayı fail sorumlu tutulamaz. Zira bu durum, neticenin faile objektif olarak isnat edebilmesini engelleyen, ortadan kaldıran bir husustur.

Sonuç olarak meydana gelen netice, failin dikkat ve özen yükümlülüğünü ihlalinin bir sonucu olarak ortaya çıkmalıdır. Bu anlamda yükümlülüğe aykırılık bağı bulunmuyorsa, neticeden ve taksirli suçtan söz edilemeyecektir.

4- FAİL: Söz konusu suçun faili ”herkes” olabilir. İşbu suç fail bakımından bir özellik göstermemektedir.

5- MAĞDUR: Söz konusu suçun mağduru ”herkes” olabilir. İşbu suç mağdur bakımından bir özellik göstermemektedir. Mağdur, icra edilen fiille hayatına son verilen kişi olarak açıklanabilir. Ölenin yakınları ise ancak bu suçtan “zarar gören” olabilmektedir.

6- KONU: Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme suçunun konusunu, canlı insan vücudu oluşturmaktadır.

  1. B) TİPİKLİĞİN MANEVİ UNSURLARI:

Taksirle Öldürme Suçu, taksirle işlenebilen bir suç olup failin taksir derecesinde dahi bir kusurunun bulunamaması halinde ise sorumluluğu cihetine gidilemeyecektir. Ayrıca, taksirle işlenen suçlarda, suçun manevi unsurunun bulunmadığı kabul edilmektedir.

Taksir halinde işbu suçun haksızlık muhtevasını ise objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışın gerçekleştirilmesi ve bu davranış sonucunda meydana gelen neticenin faile objektif olarak isnat edilebilmesi oluşturmaktadır.

RİSKİN ARTIRILMASI TEORİSİ NEDİR?

Yükümlülüğe uygun davranılmasının, neticenin meydana tehlikesi üzerinde hiçbir etkisinin bulunmadığı kesin olarak belirlenebiliyorsa yükümlülüğe aykırılık bağının olmadığı ve objektif isnadiyetin gerçekleşmediği söylenebilecektir.

Örneğin; Doktor A, ameliyat sonrası hastaya verilmesi gereken ilaçları ve ilaçların verilme sıklığını hasta bakıcıya bildirir ancak hastabakıcı gerekli özeni göstermez, bazı ilaç saatlerini atlar ve neticeten hasta ölür. Yapılan incelemede ise bu ilaçların, hastanın tedavisine hiçbir etkisinin olmadığı kesin olarak anlaşılmıştır. Şu halde hasta bakıcı tarafından gerçekleştirilen söz konusu davranışların, neticenin meydana gelme riski üzerinde bir etkisi bulunmadığından ötürü söz konusu ölümden hasta bakıcı sorumlu tutulamayacaktır.

TAKSİRLİ SUÇLARA İŞTİRAK MÜMKÜN MÜDÜR?

Taksirli suçlara iştirak mümkün değildir. Dolayısıyla eğer failin taksirli davranışına, 3. bir kişinin taksirli davranışı eklenirse ve birbirine eklenen bu davranışlar sonucunda ölüm neticesi gerçekleşirse Taksirli suçlara iştirak mümkün olmayacağından; ölüm neticesinin meydana gelmesine katkısı olan her bir fail, kendi kusuru oranında Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçundan sorumlu olacaktır. Ancak bunun için tek şart; 3. kişinin taksirli hareketlerinin, failin ölüm neticesi üzerindeki hakimiyetini ortadan kaldırmamış olmasıdır.

TAKSİRLİ HAREKETLER ARASINDA TAKAS MÜMKÜN MÜDÜR?

Taksirli hareketler arasında takas mümkün değildir. Dolayısıyla meydana gelen ölüm, maktülün kendi taksirli hareketinin eseri ise fail, Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme Suçundan sorumlu tutulamayacaktır.

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNUN HUKUKA AYKIRILIK UNSURU NEDİR?

Taksirli suçun tipikliğinin gerçekleşmesi, bu davranışın hukuka aykırı olduğu hususunda bir karine teşkil etmektedir. Ayrıca eğer olayda hukuka uygunluk nedeni bulunuyor ise fail tarafından gerçekleştirilen taksirli davranış da hukuka uygun olacak ve failin cezalandırılması cihetine gidilemeyecektir.

TAKSİRİN ÇİFTE FONKSİYONU NEDİR?

Taksirle Öldürme Suçu dolayısıyla failin sorumlu tutulmasının sebebi, failin objektif dikkat ve özen yükümlülüğünü öngörebilecek durumda olmasına rağmen ona uygun davranmamayı seçmiş olması olup söz konusu husus doktrinde bu şekilde adlandırılmaktadır.

TAKSİRLİ SUÇLARDA KUSUR YARGISI:

Taksirli suçlarda kusur yargısının temelini, failin davranışının sübjektif özen yükümlülüğüne aykırı olması oluşturmaktadır. Buradan anlaşılası gereken; Failin şahsi kabiliyetleri, tecrübesi, bilgi düzeyi, içerisinde bulunduğu kişisel şartlar itibarıyla objektif dikkat ve özen yükümlülüğünü kişisel olarak müşahede edebilecek ve buna uygun davranabilecek durumda bulunamamasıdır. Bu anlamda kusur yeteneği bulunmayan kimse, Taksirli suçlar anlamında da kusurlu olarak hareket edemeyecek ve cezalandırılması cihetine gidilemeyecektir.

Fail tarafından gerçekleştirilen haksızlık dolayısıyla kusurlu addedilebilmesi için gerekli şartlar bulunmakta olup şöyledir;

– Failin kusur yeteneğine sahip olması,

– Failin haksızlık bilincinin bulunması,

– Davranışın, failden beklenebilir olması.

Basit Taksir halinde fail, neticeyi öngörememektedir. Failin öngöremediği işbu netice dolayısıyla davranışının haksızlık oluşturması, neticenin objektif öngörülebilirliğine bağlı olup kusurlu addedilebilmesi ise neticenin, sübjektif olarak da öngörülebilmesine bağlıdır. (Sübjektif Özen Yükümlülüğü)

Dolayısıyla, Taksirle Öldürme Suçu bakımından failin ölüm neticesine sebebiyet vermesi dolayısıyla kusurlu addedilebilmesi, söz konusu neticenin sübjektif olarak da öngörülebilir olmasını gerektirir.

Bilinçli taksir halinde ise sübjektif öngörülebilirlik bakımından bir sorun bulunmamaktadır; zira netice, fail tarafından zaten öngörülmüştür. Objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun hareket etmenin failden beklenemeyeceği durumlarda ise gerçekleşen haksızlık dolayısıyla failin kusurlu addedilebilmesi mümkün değildir.

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNDA ÖZEL İÇTİMA HÜKMÜ:

TCK m.85/2 hükmünde, Taksirle Öldürme Suçuna ilişkin olarak özel bir içtima hükmüne yer verilmiş olup işbu hükmün uygulanabilmesi için fail tarafından gerçekleştirilen birden fazla neticeye, tek bir fiille sebebiyet verilmesi gerekmektedir.

TCK m.85/2 hükmü uyarınca; Fiilin, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olması halinde, faile tek bir ceza verilir.

Bu özel içtima hükmü bakımından, doğal fiil tekliği (hukuki anlamda hareket tekliği) hali önem arz etmektedir. Doğal anlamda birden fazla hareket bulunmasına karşılık bu hareketler, tek bir iradi karara dayanmakta ve dışarıdan bakıldığında yer ve zaman yönünden tek fiil olarak nitelendirilebilecek kadar birbiriyle sıkı bir yakınlık göstermekte ise bu hareketlerin, tek bir fiil olarak nitelendirilmesi gereklidir.

Burada bir not düşmek gerekirse; Ölüm neticesiyle birlikte yaralama meydana gelmişse yaralamanın niteliği işbu özel içtima hükmünün uygulanabilmesi bakımından önem taşımaz. Yani, ölüm neticesinin yanında bir veya birden fazla kişinin basit tıbbi müdahale (BTM) ile giderilebilecek şekilde yaralanması halinde dahi TCK m.85/2 uygulanacaktır. Ancak, hakim cezanın belirlenmesinde yaralamanın ağırlığını dikkate alacaktır çünkü, TCK m.61/1-e hükmünde “meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı” ifadesi yer almaktadır.

TCK m.89/5 hükmü uyarınca Taksirle Yaralama Suçunun kovuşturulması şikayete bağlıdır. Ancak 1. fıkra kapsamına giren yaralama hariç işbu suçun Bilinçli Taksirle işlenmesi halinde şikayet aranmamaktadır. Yani, bir kişinin ölümüyle birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına Bilinçli Taksirle sebebiyet verilmesi halinde yaralamaların TCK m.89/1 hükmüne girmesi istisna oluşturmakta ve TCK m.85/2 hükmü uygulanmaktadır. Sonuç olarak faile tek bir ceza verilmekte ve şikayet şartı aranmamaktadır. Ancak Doktrin ve içtihatlarda, Basit Taksir halinde özel içtima hükmünün uygulanabilmesi için şikayet şartının aranması gerektiği belirtilmektedir.

TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNDA ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEBİ:

TCK m.22/6 hükmünde şahsi cezasızlık sebebinin işbu suça uygulanabilmesi için gerekli şartlar belirtilmiş olup şöyledir:

– Taksirli fiil sonucunda meydana gelen neticenin, faile verilecek cezanın tatbikini gereksiz kılacak derecede mağduriyete yol açması, (Hakim tarafından takdir edilir.)

– Mağduriyetin, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından ortaya çıkması. (Maddede, aranan akrabalık ilişkisinin hangi düzeyde olacağı belirtilmemiş olup içtihatlarda; enişte, eniştenin kardeşi, amcaoğlu, yeğen vs. bu yakınlıktan sayılmamaktadır.)

Madde hükmünde, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu belirtildiği için ”Taksirle Öldürme Suçunda meydana gelen neticenin başkalarına da zarar vermesi halinde” Yargıtay, burada öngörülen şahsi cezasızlık sebebinin, (netice bölünemez düşüncesinden hareketle) uygulanmayacağına dair kararlar vermektedir.

CMK m.171 hükmünde, şahsi cezasızlık sebebinin varlığı halinde C. Savcısının kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (KYOK) verebileceği düzenlenmiştir.

Antalya Telefrik Kazası
Kaynak:https://www.ntv.com.tr/galeri/

ANTALYA’DA MEYDANA GELEN TELEFERİK KAZASI:

Antalya Konyaaltı Tünektepe Teleferik Tesisinde meydana gelen kaza sonucunda kopan teleferik direğinin çarptığı kabinin tamamının düşmesiyle 54 yaşındaki Av. Memiş GÜMÜŞ hayatını kaybetti, 17 kişi de yaralandı.

Söz konusu kazanın meydana geldiği yerin hizmetlerinden, Antalya Büyükşehir Belediyesi’ ne ait ANET A.Ş. Sorumlu olarak bulunmaktadır. Bu kapsamda 14 şüpheli Kolluk kuvvetlerince göz altına alındı, akabinde 14 şüpheliden 5’i Taksirle Ölüme ve Yaralanmaya Sebep Olma Suçundan tutuklandı, 8 şüpheli hakkında adli kontrol kararı verildi, 1 kişi de serbest bırakıldı.

Suç yeri Teleferik, 2017 yılında hizmete açılmış olup raporlara göre ANET A.Ş. tarafından bakımları haftalık, aylık ve yıllık olmak üzere yapılmaktadır. Son yıllık bakımının ise 19 Şubat – 4 Mart tarihleri arasında yapılmış olduğu ANET A.Ş. tarafından düzenlenen Bakım Sözleşmesi, Sonuç Raporu ve Bakım Raporlarında belirtilmiştir.

Söz konusu kaza neticesinde, Taksirle Ölüme ve Yaralamaya Sebebiyet Verme Suçundan yargılama başlatılmış olup burada Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi Suçunun oluşup oluşmadığının da incelenmesi gerekmektedir.

KASTEN ÖLDÜRMENİN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENMESİ SUÇU:

İhmal; Bir kimseye belirli bir icrai davranışta bulunma yükümlülüğünün yüklendiği hallerde, bu yükümlülüğe uygun davranılmaması olarak açıklanabilir. Gerçek İhmali Suçlar ve Görünüşte İhmali Suçlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Söz konusu suçun meydana gelebilmesi için failin; Kanundan, Sözleşmeden veya öngelen tehlikeli eylemden yükümlülüğünün bulunması gerekmektedir. Bu suç, bağımsız bir suç tipi olup nitelikli hal değildir ve Kasten Öldürme Suçundan sadece fiilin gerçekleştiriliş şekli bakımından ayrılmakta olup diğer özellikleri ise aynıdır.

Ayrıca işbu suç, Kasten veya Taksirle işlenebilmekte olup kişi, yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ve bir insanın ölebileceğini öngörerek davranışı gerçekleştirirse Olası Kastın varlığından da bahsedilebilecektir.

KASTEN ÖLDÜRMENİN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENMESİ SUÇUNUN UNSURLARI NELERDİR?

  1. A) TİPİKLİK MADDE UNSURLARI :

1- FİİL: İşbu suçun fiili, ihmal olup Gerçek İhmali Suç ve Görünüşte İhmali Suç olarak ikiye ayrılmaktadır.

Gerçek İhmali Suç: Belirli bir icrai davranışın salt yerine getirilmemesi olup neticenin meydana gelmesi aranmamaktadır.

Görünüşte İhmali Suç: Belirli bir icrai davranışta bulunma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sonucunda bir neticenin meydana gelmesinin unsur olarak aranmasıdır. Burada fail, neticenin gerçekleşmesine kendisi neden olmasa dahi suçun oluşumunu engellemediği için sorumlu tutulmaktadır. Örneğin; Boğulmakta olan bir kişiyi kurtarma yükümlülüğünü kasten ihmal eden cankurtaran, meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu olacaktır.

Ayrıca, ihmali davranış ancak icrai davranışa eşdeğer ise, failin hareket etmesi mümkün ise ve somut olayda kişinin hareketinin ondan beklenebilir olması hallerinde failin sorumluluğu cihetine gidilebilmektedir.

2- FAİL: Söz konusu suçta kimlerin fail olabileceği, TCK m.83/2 hükmünde belirtilmiş olup şöyledir;

– Belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğü bulunan,

– Önceden gerçekleştirdiği davranışın başkalarının hayatı ile ilgili olarak tehlikeli bir durum oluşturan kişiler işbu suçun faili olabilmektedir.

3- MAĞDUR: İşbu suçun mağduru sağ ve tam doğmuş, insandır.

4- KONU: İşbu suçun konusunu, ölümüne sebebiyet verilen insan ve onun hayatı oluşturmaktadır.

  1. B) TİPİKLİĞİN MANEVİ UNSURLARI:

Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi Suçu, kasten işlenebilen bir suç olup olası kast ile de işlenmesi mümkündür. Taksirle işlenmesi hali ise Kanun’da farklı bir suç tipi olarak düzenlenmiştir.

İhmali davranışı gerçekleştiren fail; suçun maddi unsurlarını bilmiyorsa, nitelikli hallerin gerçekleştiği hususunda ve kusurluluğu etkileyen hallerin maddi şartlarında hataya düşmüşse bu hatasından yararlanır ve fail hakkında hata hükümlerinin (TCK m.30) uygulanması gerekir.

HUKUKA AYKIRILIK UNSURU:

Bu suç tipinde hukuka uygunluk sebebi bulunmakta ise fiil, suç teşkil etmeyecektir. İlgilinin rızası da bu kapsamda hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilemez. Zira yaşama hakkı, kişinin üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir hak statüsünde bulunmamaktadır.

SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ ŞEKİLLERİ:

  • TEŞEBBÜS:

Görünüşte İhmali Suçlara Teşebbüs Mümkün Müdür?

Bir görüşe göre, mümkün olup diğer görüşe göre mümkün değildir. Kanaatimizce mümkün olmaması gerekmektedir. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse; Bebeğini eve bırakıp giden bir anne, bebeğinin komşusu tarafından kurtarılması halinde ihmali davranışla öldürmeye teşebbüsten cezalandırılmayacaktır.

  • KATILIM :

Müstakil Failin İcrai Fiille İşlediği Suça İhmali Davranışla İştirak Edilirse Ne Olur?

Eğer iştirak iradesi bulunmuyor ise ayrı ayrı fiillerinden cezalandırılır. Eğer, belli bir yükümlülüğün ihmali olarak işlenirse, örneğin infaz koruma memuru tarafından, TCK m.83/3 hükmünden atıfla TCK m.81 hükmüne göre sorumluluğu cihetine gidilecektir.

İhmali suçlar bakımından da müşterek faillik söz konusu olabilir. Yani yükümlülük altında olan kişilerden biri, diğerini azmettirmişse azmettiren olarak değil, fail olarak sorumlu tutulacaktır.

Annenin çocuğuna bakmaması için, onu aç bırakması amacıyla azmettirilmesi halinde anne, çocuğu aç bırakır ve çocuk ölürse anne ve azmettiren de TCK m.83 hükmüne göre sorumlu olacaktır. Ancak baba, çocuğu kurtarmışsa ihmali davranışla işlenen suça teşebbüs olmayacağından anne sorumlu tutulamayacak ve bağlılık kuralı (TCK m.40/3) gereğince azmettiren de sorumlu olmayacaktır.

Ancak, icrai davranışla işlenen suçlara ihmali bir hareketle yardım edilmesi halinde, müşterek faillik söz konusu olmayacaktır. ”Failliğin Şerikliğe Nazaran Asliliği Kuralı” gereğince TCK m.83 hükmünden sorumlu tutulacaktır. Örneğin, Polisin bir suçun işleneceğini öğrendiği halde söylememesi halinde kanundan doğan yükümlülük bulunduğundan TCK m.83 hükmü uyarınca sorumluluğu cihetine gidilecektir.

  • İÇTİMA: TCK m.44 hükmü uyarınca, işbu suça Farklı Neviden Fikri İçtima ve Aynı Neviden Fikri İçtima kuralı uygulanmaz. Çünkü buradaki hareket tek değildir. Aynı neviden fikri içtima da olmaz. Örneğin doktor, her hastaya ayrı ayrı müdahale etmekle yükümlüdür

İnternet sitemizde bulunan KASTEN ADAM ÖLDÜRME makalemizi de okuyabilirsiniz. 

Buse DİZ
BURAK TEMİZER HUKUK BÜROSU