Ara

Kasten Yaralama Suçu

Kasten Yaralama Suçu TCK 86 ve 87. Madde

KASTEN YARALAMA SUÇU

Halk arasında sıklıkla “adam yaralama” olarak adlandırılan suç, aslında Türk Ceza Kanunu’nun “Özel Hükümler” başlıklı 2. kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı 2. kısmında düzenlenmiştir. Doğru ifade ise “kasten yaralama suçu” olup, kanun metninde de bu şekilde yer alır.

Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesi, vücut dokunulmazlığına karşı işlenen suçları düzenler. Bu madde kapsamında, bir kişinin kasıtlı olarak başka bir kişinin vücut dokunulmazlığına zarar vermesi durumunda kasten yaralama suçu işlenmiş olur.

Ancak, bu suçun yanı sıra Türk Ceza Kanunu’nda neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (TCK 87. Madde) ve kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçları (TCK 88. Madde) da farklı maddelerde farklı suç tipleri olarak düzenlenmiştir.

Dolayısıyla, toplumda yaygın olan ancak hukuki açıdan doğru olmayan “adam yaralama” ifadesi yerine “kasten yaralama suçu” teriminin kullanılması önemlidir.

KASTEN YARALAMA SUÇU NASIL İŞLENİR?

TCK 86. Maddesinde kasten yaralama suçu tanımlanmıştır.

Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Madde 86- (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

Kasten yaralama suçu, bir kişinin başka bir kişiyi bilinçli bir şekilde yaralama niyetiyle hareket ettiği durumlarda ortaya çıkar. Bu suçun oluşabilmesi için, zarar verme niyetiyle hareket eden bir kişinin, başkasının fiziksel veya ruhsal bütünlüğüne zarar verici eylemleri gerçekleştirmiş olması gerekir.

Bir kişinin bu suçu işleyebilmesi için, yaralama eylemini bilerek ve isteyerek yapması esastır. Ancak herhangi bir yaralamanın meydana gelmesi, otomatik olarak kasten yaralama suçu oluşturmaz. Ayrıca, kasten yaralama suçunun oluşabilmesi için failin eylemi ve mağdurun yaralanması arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yaralama, dikkatsizlik veya kazayla gerçekleşmişse, bu durum taksirle yaralama olarak değerlendirilebilir ve farklı yasal sonuçlar doğurur.
Örneğin, direksiyon başındaki bir anlık dikkatsizlik sonucu başka bir araca çarpan ve yolcuların yaralanmasına yol açan sürücü, ihmal sonucu yaralama suçunu işlemiş sayılır.

KASTEN YARALAMA SUÇU CEZASI

Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesi uyarınca kasten yaralama suçu, işleniş biçimine ve sonuçlarına göre değişen cezai yaptırımlara tabidir. Madde 86/1’e göre, suçun standart halleri için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülürken, 86/2 maddesi altında yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir olması durumunda ceza dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına indirgenebilir. Suçun nitelikli halleri, yani silah kullanımı veya aile bireylerine karşı işlenmesi gibi durumlar, 86/3 maddesi gereğince cezada yarı oranında artışa yol açar; canavarca hisle işlenmesi halinde ise ceza bir katına kadar artırılabilir. Mahkeme, hüküm verirken yasanın öngördüğü sınırlar içinde kalarak, olayın ayrıntılarına göre ceza süresini belirler. Cezanın belirlenmesinde dikkate alınan temel faktörler şunlardır:

-Suçun işleniş biçimi,

-Failin kullanmış olduğu araç veya aletlerin türü,

-Olayın gerçekleştiği zaman ve mekân,

-Suçun etkilediği değerler,

-Eylemlerin yol açtığı zararın büyüklüğü,

-Failin suç işleme niyetinin yoğunluğu,

-Failin amaçladığı sonuç

Kasten Yaralama Suçu Cezası

 

KASTEN YARALAMA SUÇUNUN CEZAYI ARTIRAN NİTELİKLİ HALLERİ

Kasten yaralama suçuna uygulanacak cezanın artırılması gerektiren özel durumlar bulunmaktadır. Bu durumlar suçun işleniş tarzı, mağdurun maruz kaldığı zararın ciddiyeti ve failin özellikleri gibi etkenlerle belirlenir. Suçun ağır sonuçlar doğurması veya failin belirgin bir kastla hareket etmesi gibi sebepler cezanın artırılmasına neden olabilir. Bu tür ağırlaştırıcı koşullar Türk Ceza Kanunu’nun 86. ve 87. maddelerinde ayrıntılı olarak tanımlanmıştır.

TCK m.86(3)

Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,

  1. b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
  2. c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
  3. d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
  4. e) Silahla,
  5. f) Canavarca hisle,
    İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.

Madde 87- (1)

Kasten yaralama fiili, mağdurun;

  1. a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
  2. b) Konuşmasında sürekli zorluğa,
  3. c) Yüzünde sabit ize,
  4. d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
  5. e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde beş yıldan az olamaz.

(2) Kasten yaralama fiili, mağdurun;

  1. a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
  2. b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
  3. c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
  4. d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
  5. e) Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine,

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, iki kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya giren hallerde beş yıldan, üçüncü fıkraya giren hallerde sekiz yıldan az olamaz.37

(3) Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.

(4) Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına giren hallerde sekiz yıldan oniki yıla kadar, üçüncü fıkrasına giren hallerde ise oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

T.C. Yargıtay 1. Ceza Dairesi E. 2020/4802 K. 2021/10240 T. 9.6.2021 Sayılı kararda temel suç üzerinden kararlaştırılan cezaya, nitelikli hak ihlalleri gözetilmeden karar verildiğine karar verilmiştir.

“Katılan …’ün, sanık …’in vefat eden babasının ikinci eşi olup, tarafların bu evlilikten, … adında bir kızlarının bulunduğu, Katılan … ile sanık … arasında, …’dan kaynaklı sebebi tespit edilemeyen bir anlaşmazlık bulunduğu, olay günü olan 25/03/2013 tarihinde sanık …’in, yanına aldığı pompalı av tüfeğiyle birlikte, diğer sanık …’nin sevk ve idaresinde bulunan araçla birlikte sabah saatlerinde …’ün ikametinin önüne gittikleri; bu sırada katılan …’ün, yanında kız kardeşi tanık … da olduğu halde araçla hareket etmek üzere oldukları;

havanın kapalı ve yağmurlu olduğu, geri vitesteki aracın arka sensörünün alarm vermesi üzerine katılanın, aracının arkasında bir başka aracın durduğunu gördüğü, ancak camların da filtreli olması sebebiyle ne olduğunu görebilmek için aracın camını açtığı, bu sırada sanık …’in, elindeki av tüfeğini doldurup, parmağını da tetiğe yerleştirmiş vaziyette, hiçbir şey söylemeden …’ün göğsüne silahı yasladığı; katılan …’ün, bir anlık refleksle eli ile silahı ittirdiği, bu sırada patlayan silah ile …’ün, dosyada mevcut adli muayene raporlarına göre sol femur alt lateralde yaklaşık 15 cm’lik parçalı cilt-cilt altı kas kesisi, diz postero-lateralde yaklaşık 10 cm’lik parçalı cilt-cilt altı kas kesisi, sol femur distal uçta parçalı fraktür nedeniyle, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı;

bu yaralanma nedeniyle hayati tehlike geçirdiği, hayat fonksiyonlarına etkisi ağır (5) derecede olacak şekilde kemik kırığı oluştuğu ve sol bacağındaki hareket kısıtlılıkları sebebiyle organ işlevinin sürekli kaybının meydana geldiği, bu şekilde sol bacağını parçalayan merminin, şoför koltuğunun sağ tarafından girip, taban sacını ve egzoz muhafaza sacını delerek egzoza çarpıp dışarı çıktığı, katılan …’ün acı nedeniyle bağırmaya başlaması ve kornaya basması üzerine sanık …’in, elindeki tüfekle birlikte diğer sanık …’nin sevk ve idaresinde bulunan araç ile olay yerinden kaçtığı olayda,

Sanığın eylemi neticesinde katılanın hayati tehlike geçirdiği ve vücudunda hayat fonksiyonlarına etkisi ağır (5) derecede kemik kırığı ile hükme esas alınan rapora göre organ işlevinin sürekli kaybının meydana geldiği gözetilerek, birden fazla nitelikli hal ihlaline (TCK’nin 87/1-d, 87/3, 87/2-a. maddeleri) neden olacak şekilde eylemini gerçekleştiren sanık hakkında, TCK’nin 86/1. maddesine göre temel ceza belirlenirken, 5237 Sayılı TCK’nin 61. maddesinde belirtilen, suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı ve sanığın kastının yoğunluğu gibi cezanın bireyselleştirilmesine yönelik kriterler ile TCK’nin 3. maddesinde yer alan “cezada orantılılık ilkesi” de gözetilerek, hakkaniyete uygun ve sonuca etkili olacak şekilde alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini…”

Kendini Savunamayacak Kişiye Karşı Kasten Yaralama

 

KASTEN YARALAMA SUÇUNUN EŞE KARŞI İŞLENMESİ

Kasten yaralama suçunun eşe karşı işlenmesi madde 86/3-a bendinde belirtilen cezanın arttırılması halini oluşturacaktır.

Örnek olayda, sanık eşine yönelik kasten yaralama suçunu kemer gibi silahtan sayılan bir araç kullanarak gerçekleştirmiştir. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 86. maddesinin ikinci fıkrasında, silah kullanılarak işlenen yaralama suçları için öngörülen temel cezanın, olayda iki ayrı nitelikli halin –TCK 86/3-a (silahla yaralama) ve 86/3-e (eşe karşı yaralama)- birleşmesi halinde alt sınırdan uzaklaşarak artırılması gerektiği ancak, bu durumun dava sürecinde göz ardı edildiği anlaşılmaktadır. Buna rağmen, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bu eksikliğin temyize konu edilmemesi sebebiyle bozma nedeni olarak görülmediğine karar vermiştir.

KASTEN YARALAMA SUÇUNUN SİLAHLA İŞLENMESİ

“Silah” teriminin kapsamı, somut olayın şartlarına göre tespit edilir.
Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasına göre “silah” şu şekilde tanımlanmaktadır:

“Silah deyiminden;

Ateşli silahlar,

Patlayıcı maddeler,

Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,

Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,

Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,

anlaşılmaktadır.”

Bu tanım, yargılamada, “silah” teriminin yalnızca geleneksel ateşli silahları değil, aynı zamanda fiziksel saldırı ve savunmada kullanılabilecek diğer tüm araçları ve maddeleri kapsadığını gösterir. Yargıtay kararlarında, cam parçası, balta, taş, yumruk, beyzbol sopası silah sayılmıştır.

  • “Sanığın atılı kasten yaralama suçunu işlemekte kullandığı “kamçının” 5237 sayılı TCK’nin 6/1, f-3 maddesi kapsamında “saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış, bereleyici alet” olarak kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden şikâyet yokluğu nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 04.03.2008 Tarih 2007/15310 Esas, 2008/3914 sayılı Kararı)
  • “Suçta kullanılan çivili sopanın silahtan sayılması nedeniyle tayin olunan cezaya 5237 Sayılı TCK’nin 86/3-e maddesinin uygulanmaması” (Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 24.1.2007 tarih 2006/6781 Esas, 2007/667 Karar sayılı kararı)
  • “Suçta kullanılan piknik tüpünün 5237 sayılı yasanın 6.maddesi uyarınca fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli silahtan sayılıp sayılmayacağı da değerlendirilip hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi”, (Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 23.1.2008 tarih, 2006/11196 Esas, 2008/136 Karar sayılı kararı)

BEDEN VEYA RUH SAĞLIĞI BAKIMINDAN KENDİSİNİ SAVUNAMAYACAK DURUMDA OLAN KİŞİYE KARŞI KASTEN YARALAMA SUÇU

Kişilerin bedensel veya zihinsel durumları nedeniyle kendilerini savunamayacak hallere örnek vermek gerekirse; felç geçirmiş, yoğun bakımda olan yatalak hastalar, komada bulunanlar, zihinsel engeli bulunanlar, savunmasız olarak kabul edilir. Ayrıca, alkol veya ilaç etkisi altındaki kişiler ya da nöbet geçiren kişiler de geçici olarak kendilerini savunamayacak durumda sayılırlar. Bu tür durumlar, suçun işlendiği esnada kişinin kendisini savunma kapasitesinin olmadığı durumlar olarak değerlendirilir ve bu bağlamda suça ilişkin hukuki değerlendirmelerde dikkate alınır.

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK KASTEN YARALAMA SUÇUNDA CEZAİ ARTTIRIM

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesi kapsamında, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev alan doktorlar, hemşireler, ebeler ve benzeri sağlık personeline; aynı zamanda hasta bakıcılar, acil bakım teknisyenleri, ambulans teknisyenleri gibi yardımcı sağlık personeline yönelik, görevleri nedeniyle işlenen kasten yaralama suçlarına ilişkin cezalar, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 12. maddesi uyarınca yarı oranında arttırılacaktır. Bu hüküm, sağlık hizmetlerinin aksamadan yürütülmesini sağlamak ve sağlık çalışanlarının korunmasını teminen öngörülmüştür.

Sağlık Çalışanlarına Yönelik Kasten Yaralama

 

KASTEN YARALAMA SUÇU ŞİKAYETE TABİ MİDİR?

Kasten yaralama suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 86. maddesi gereğince Basit Yaralama ve Nitelikli Yaralama olmak üzere iki farklı biçimde ele alınır:

Tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanmaları oluşturan kasten yaralama fiilleri takibi şikâyete bağlı suçlar kategorisindedir. Mağdur, suçun işlenmesinden itibaren altı ay içinde şikâyet hakkını kullanabilir. Altı aylık süre zarfında şikayetçi olunmaması halinde, bu hakkın kullanımı mümkün olmamaktadır. Mağdurun şikâyet hakkından vazgeçmesi, devam eden soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesine veya ceza davasının düşmesine sebep olabilir.

Aynı kanunun ilgili diğer maddelerinde düzenlenen nitelikli yaralama halleri, şikâyete tabi olmayıp resen takip edilecek suçlar arasında yer alır. Bu suç türleri, özellikle ciddi sonuçlar doğuran ve mağdurun sağlık durumunu önemli ölçüde etkileyen hallerdir. Bu tür yaralama suçlarında, mağdurun şikâyet hakkından feragat etmesi, kamu davasının devamına engel teşkil etmez.

KASTEN YARALAMA SUÇUNDA DAVA ZAMANAŞIMI

Kasten yaralama suçunda, basit tıbbi müdahaleyle giderilebilen yaralanmalarda mağdurun şikâyet hakkı 6 aylık bir süreyle sınırlıdır. Diğer taraftan, şikâyet zorunluluğu olmayan durumlarda, mağdur dava zamanaşımı olan 8 yıl içerisinde şikâyet hakkını kullanabilir. Bu süre içinde dava açılabilir ve ilgililer davaya müdahil olabilirler.

KASTEN YARALAMA SUÇUNA TEŞEBBÜS

Teşebbüs, Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi kapsamında, bir suçun icrasına kasten başlanılmasına rağmen, failin kontrolü dışında kalan sebeplerle suçun tamamlanamaması halidir. Bu hüküm, kasten yaralama suçları da dahil olmak üzere genel bir prensip olarak uygulanır. Kasten yaralama suçuna teşebbüsün hukuki şartları şunlardır:

  • Failin, yaralama suçunu işleme iradesiyle hareket etmiş olması,
  • Bu irade doğrultusunda, suçun icrasına yönelik hareketlerde bulunmuş olması,
  • Ancak, failin kontrolü dışındaki nedenlerle suçun tamamlanamamış olması gerekmektedir.

Bu koşulların varlığı halinde, kasten yaralama suçuna teşebbüs edilmiş sayılır ve Türk Ceza Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca, failin cezası belirlenen oranlarda indirilir. Bu madde, suçun tamamlanmaması durumunda dahi, suç teşebbüsünün cezai sorumluluğu doğurduğunu ve bu sorumluluğun, suçun mahiyetine ve teşebbüsün aşamasına göre indirilebileceğini belirtir.

TCK Madde 35- “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.

Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.”

KASTEN YARALAMA SUÇUNDA HAKSIZ TAHRİK

Haksız tahrik, Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesinde tanımlanmış bir durumdur ve kişinin haksız bir eyleme maruz kalmasının ardından yaşadığı öfke veya büyük üzüntü nedeniyle suç işlemesini ifade eder. Bu durumda, fail üzerindeki ceza hafifletilebilir.

TCK Madde 29- (1) Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.

Özellikle kasten yaralama gibi suçlar, haksız tahrik altında işlenebilir; mesela, kişiye yönelik ağır hakaretler sonucunda bu kişinin hakaret edene karşı yaralama suçunu işlemesi gibi. Haksız tahrik indirimi, tahrik edici eylemin şiddeti ve failin bu duruma verdiği tepkinin orantılılığına bakılarak belirlenir ve her olay ayrı ayrı değerlendirilir. Dolayısıyla, indirim oranı somut olayın şartlarına göre farklılık gösterebilir.

Kasten Yaralama Suçunda Meşru Müdafaa

 

KASTEN YARALAMA SUÇUNDA MEŞRU MÜDAFAA

Meşru müdafaa, Türk Ceza Kanunu’nun 25. maddesinde açıklanan bir savunma hakkıdır. Bu kavram, bir kişinin kendisine veya bir başkasına yönelik haksız bir saldırıya karşı korunma amacıyla harekete geçmesini ifade eder. Eğer bir kişi, meşru müdafaa sınırları içinde kalarak kasten yaralama eylemini gerçekleştirirse, bu durumda cezai sorumluluk söz konusu olmaz.

Meşru müdafaanın geçerli sayılabilmesi için şu şartlar gereklidir:

  • Hareketin, kişinin kendisine veya başkasına yönelik gerçekleşmiş veya yakın tehlike altında olan bir saldırıyı engelleme amacı taşıması,
  • Saldırının haksız olması,
  • Yaralama eyleminin, o anki şartlar altında saldırıya orantılı bir tepki oluşturması.

Bu koşulların sağlandığı durumlarda, kasten yaralama eylemi meşru müdafaa olarak değerlendirilir ve faile ceza uygulanmaz. Her olay kendi özelliklerine göre değerlendirilir ve meşru müdafaa iddiası, somut olayın koşullarına göre incelenir.

“… katılan sanık …’ın etraftakilere de zarar vermesini engellemek amacıyla o anki halin koşullarının gerektirdiği ölçüde hareketlerde bulunarak katılan sanık …’a kafa attığı ve bileğini tuttuğu, halen direnmeye devam eden katılan sanık …’ın elinin de tetikte bulunması dolayısıyla patlayan silahtan çıkan merminin yakın mesafede bulunan katılan sanık …’ın arkadaşına isabet ettiği, başından beri katılan sanık …’in kendisini koruma kastıyla hareket ettiği ve ölçülü olarak başka biçimlerde saldırıyı defetmeye çalıştığı; ancak katılan sanık … ile ölen …’in…’e yönelik eylemlerine ve saldırılarına devam ettikleri de gözetildiğinde katılan sanık …’in hareketlerinin bir bütünlük içerisinde tek eylem olarak kabul edilerek meşru savunma sınırları kapsamında kaldığının kabulüyle…” (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/57 E., 2020/3359 K., 17.2.2020)

KASTEN YARALAMA SUÇUNDA KEMİK KIRILMASI

Kasten yaralama suçu sonucu mağdurun kemiklerinin kırılması veya çıkması, Türk Ceza Kanunu’nun 87. maddesinin üçüncü fıkrası altında “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” olarak değerlendirilir

Kasten yaralama suçunun sonucunda gerçekleşen kemik kırıklarının, vücutta hangi bölgede oluştuğunun hukuki açıdan bir önemi bulunmamaktadır. Asıl belirleyici faktör, kırığın veya çıkığın mağdurun yaşam fonksiyonları üzerindeki etkisidir. Bu bağlamda, Adli Tıp Kurumu, kemik kırıklarının hayati fonksiyonlar üzerindeki etkisini değerlendirerek, bunları hafif, orta ve ağır olmak üzere üç farklı kategoriye ayırmıştır.

Kasten yaralama sonucu meydana gelen kemik kırığı veya çıkığı durumunda, bu kırık veya çıkığın mağdurun yaşam fonksiyonları üzerindeki etkisine göre belirlenen ceza, yarı oranına kadar artırılabilir. Bu artırım, kırık veya çıkığın derecesine göre değişik oranlarda uygulanabilir; örneğin 1/12, 1/6, 1/4, 1/3 ya da 1/2 gibi.

“Sanığın kurusıkı tabancayla ateş etmek suretiyle katılanı kemik kırığına neden olacak, yüzde sabit iz kalacak ve sağ göz organının işlev kaybına neden olacak şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği olayda, TCK’nin 87/2-son maddesindeki atıf TCK’nin 87/1-son maddesine yönelik olmayıp TCK’nin 86. maddesine yönelik olduğundan, katılanda kemik kırığı ve yüzde sabit iz yaralanmasının yanı sıra sağ göz organının işlev kaybına neden olan yaralanmadan dolayı TCK’nin 44. maddesi gereği sanığın sadece en ağır cezayı gerektiren TCK’nin 87/2, b-son maddesiyle sorumlu tutulabileceği, TCK’nin 87. maddeye göre sanığın cezasının üç kez arttırılamayacağı gözetilmeden yazılı şekildeki uygulamayla sanığa fazla ceza tayini…” (Yargıtay, 3. CD., 02/11/2012, 10433/36275)

KASTEN YARALAMA SUÇU NETİCESİNDE ÖLÜMÜN MEYDANA GELMESİ

Eğer bir kişinin yaralanma eylemi sonucunda ölüm meydana gelirse ve failin niyeti yalnızca yaralamaksa, bu olay hukuki olarak “neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama” suçu olarak değerlendirilir. Bu durum, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 87. maddesinin dördüncü fıkrasında açıklanmıştır. Failin asıl niyeti eğer öldürmekse, işlenen suç “kasten öldürme” kapsamına girer. Yaralama eyleminin ölümle sonuçlanması için, failin eylemi ile ölüm arasında kesin bir sebep-sonuç ilişkisi olmalıdır.

Ölüm, yaralama fiilinden sonra bir süre geçse bile, bu ölüm failin eylemine doğrudan bağlanabiliyorsa, fail bu sonuçtan sorumlu tutulabilir. Bu sorumluluğun tespiti için;

  1. a) Failin yaralama amacıyla hareket etmiş olması,
  2. b) Mağdurun, TCK’nın 86. maddesinde tanımlanan şekilde yaralanmış olması,
  3. c) Failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında doğrudan bir ilişkinin bulunması,
  4. d) Failin, ölüm sonucuna en azından taksirle (ihmalle) katkıda bulunmuş olması gerekmektedir.

Bu koşulların varlığı durumunda, kasten yaralama eyleminin ölümle sonuçlanması halinde uygulanacak ceza, TCK’nın 87/4 maddesi doğrultusunda belirlenir. Bu madde, ölümle sonuçlanan yaralama fiilleri için ceza miktarının, suçun niteliğine ve sonuçlarının ağırlığına göre ayarlanmasını öngörür. Suçun takibi, şikayete bağlı olmaksızın, re’sen yapılır.

KASTEN YARALAMA SUÇUNUN İHMALİ DAVRANIŞLA İŞLENİLMESİ

Madde 88-(1)

Kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu hükmün uygulanmasında kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesine ilişkin koşullar göz önünde bulundurulur.”

Kasten yaralama suçunun ihmali bir eylem sonucunda gerçekleşmesi halinde, Türk Ceza Kanunu’nun öngördüğü ceza, failin kusur derecesine bağlı olarak üçte ikisine kadar indirilebilir. Bu durum, failin dikkatsiz veya özensiz davranışları neticesinde bir başkasının yaralanmasına yol açtığı halleri ifade eder.

İhmali davranışla gerçekleşen kasten yaralama, kasten öldürme suçunun benzer koşullarda işlenmesine ilişkin hükümler çerçevesinde değerlendirilir. Böylece, ihmali davranışlar sonucunda işlenen kasten öldürme suçuna atfen yapılan hükümler, kasten yaralama suçunun ihmali davranışla işlenmesi durumunda da uygulanabilir. Bu hükümler, ihmali davranışların sonuçlarına göre failin cezai sorumluluğunu belirlerken, kusurun ağırlığına uygun bir ceza indirimi sağlar.

Kasten Öldürmeye Teşebbüs ile Kasten Yaralama Arasındaki Farklar

 

KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS VE KASTEN YARALAMA ARASINDAKİ FARKLAR

Kasten yaralama ve kasten öldürmeye teşebbüs suçları, ceza hukukunda sıkça karıştırılan iki farklı suç tipidir. Bu iki suç arasındaki temel ayrım, failin niyeti ve suçun sonucunda mağdurun başına gelenlerle ilgilidir. Kasten yaralama, failin mağduru yaralamayı amaçladığı; kasten öldürmeye teşebbüs ise, failin mağduru öldürmeyi hedeflediği ancak çeşitli nedenlerle bu niyetini tam olarak gerçekleştiremediği durumları kapsar.

Kasten yaralama suçu ve adam öldürmeye teşebbüs suçları hakkında daha detaylı bilgiye ilgili makalemizden ulaşabilirsiniz.

1.Failin Niyeti: Kasten öldürmeye teşebbüste, failin asıl amacı mağdurun hayatına son vermektir. Eğer mağdur sadece yaralanmışsa bile, failin öldürme kastıyla hareket ettiği belirlenirse, bu durum kasten öldürmeye teşebbüs suçu olarak değerlendirilir. Örneğin, failin mağduru öldürme amacıyla birden fazla bıçak darbesiyle yaralaması bu kategoriye girer.

2.Failin Mağdura Karşı Tavrı ve Olay Sonrası Davranışları: Failin olay sonrası davranışları, niyetinin anlaşılmasında önemli bir rol oynar. Ambulans çağırma, mağdura yardım etme gibi eylemler, failin öldürme niyeti taşımadığını gösterebilir ve kasten yaralama suçu yönünde değerlendirilebilir.

3.Husumet Durumu: Fail ile mağdur arasında daha önce var olan ve öldürmeyi gerektirecek derecede ciddi bir husumetin bulunup bulunmadığı, suçun niteliğinin belirlenmesinde önemli bir faktördür.

4.Kullanılan Araç ve Suçun İşlenme Şekli: Suçu işlerken kullanılan aracın niteliği ve suçun işlenme şekli, failin niyeti hakkında ipuçları verir. Hayati önem taşıyan bölgelere yapılan saldırılar ve kullanılan aracın öldürmeye elverişli olması, öldürme kastının bir göstergesi olabilir.

5.Darbelerin Sayısı, Şiddeti ve Vurulduğu Bölge: Mağdura yönelik darbelerin sayısı, şiddeti ve vurulduğu bölge, failin niyetini ortaya koyar. Hayati öneme sahip bölgelere yapılan çok sayıda ve şiddetli darbe, genellikle öldürme niyetini işaret eder.

Sonuç olarak, her somut olayın kendine has özellikleri dikkate alınarak, failin gerçek niyetinin ve suçun niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. Yargıtay’ın emsal kararları ve somut olayın tüm yönleri, bu değerlendirme sürecinde önemli bir yer tutar.

KASTEN YARALAMA SUÇUNDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME

Kasten yaralama suçlarının yargılamasında, suçun gerçekleştiği yerin mahkemesi yetkilidir.

Yargılama için görevli mahkeme türü ise suçun şiddetine bağlı olarak değişir. Eğer suç, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama olarak nitelendirilen ve mağdurun ölümü ile sonuçlanan bir durumu içeriyorsa, bu dava Ağır Ceza Mahkemesinde görülür. Diğer durumlar, yani ölümle sonuçlanmayan kasten yaralama olayları, Asliye Ceza Mahkemesinde değerlendirilir.

SONUÇ

Kasten yaralama ve adam öldürmeye teşebbüs gibi suç tipleri, ceza hukuku alanında derinlemesine uzmanlık ve kapsamlı bir inceleme gerektiren konulardır. Bu suçların incelenmesi, yalnızca geniş kapsamlı hukuki metinler ve detaylı doktrin çalışmalarıyla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda spesifik vakaların incelenmesi ve değerlendirilmesi açısından da önem taşır.

Uzman bir ceza avukatı ve deneyimli bir hukuk bürosunun rehberliği, bu suç tipleriyle ilgili hukuki süreçlerde hayati öneme sahiptir. Uzmanlık alanımız olan kasten yaralama ve adam öldürmeye teşebbüs suçları konusunda müvekkillerimize nitelikli hukuki destek sunuyoruz.

Bu suçlarla ilgili olarak karşılaşılabilecek karmaşık hukuki meseleler, potansiyel hak kayıpları ve adaletin sağlanmasındaki zorluklar göz önünde bulundurulduğunda, profesyonel hukuki yardım almanın önemi daha da belirginleşmektedir. Bu nedenle, uzmanlık ve deneyim gerektiren bu alanda, müvekkillerimize en iyi şekilde hizmet vermek için tecrübeli ceza avukatları olarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Ceza avukatlarından oluşan ofisimize ulaşabilirsiniz.

STJ. AV. SELVER NUR SEVİNDİK

BURAK TEMİZER HUKUK BÜROSU