Ara

Haksız Tahrik

Haksız Tahrik Nedir

HAKSIZ TAHRİK NEDİR?

Haksız tahrik, bireyin kendisine yönelik haksız bir eylem sonucu duyduğu şiddetli öfke veya acı sebebiyle işlediği suçlarda ceza sorumluluğunu hafifleten bir indirim sebebidir. Türk Ceza Kanunu’nun 29. maddesine göre, eğer bir kişi haksız bir eylem sonucu ortaya çıkan yoğun öfke veya derin acı hissiyle bir suç işlerse, normalde uygulanacak olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası on sekiz ila yirmi dört yıl arasında bir hapis cezasına, müebbet hapis cezası ise on iki ila on sekiz yıl arasında bir hapis cezasına indirilebilir.

HAKSIZ TAHRİK ŞARTLARI

Bir suçun haksız tahrik altında işlendiği kabul edilebilmesi için, failin mağdur tarafından gerçekleştirilen somut ve haksız bir fiil nedeniyle harekete geçmiş olması gerekir. Haksız tahrikten söz edilebilmesi için, mağdurun fail üzerinde doğrudan bir haksız eylemde bulunması şarttır. Failin öznel yargıları ya da mağdurun geçmişteki davranışları gibi unsurlar, failin haksız tahrik altında hareket ettiğine dair savunmasını destekleyemez. Örneğin, “bu kişi daha önce şiddet uyguladığı için ben de ona zarar verdim” türünden bir savunma, haksız tahrik teşkil etmez çünkü burada mağdurun fail üzerinde somut bir haksız eylemi yoktur.

Haksız fiilin hukuka aykırı olması yeterli olup, mutlaka cezai bir yaptırımı olması gerekmez. Ayrıca, hukuka uygunluk nedenlerinin aşıldığı durumlar da haksız tahrik kabul edilebilir. Örneğin, bir kişinin yasadışı bir tutumu nedeniyle kendisine zarar veren bir polise karşı işlenen bir suç, haksız tahrik altında işlenmiş sayılabilir.

  1. Fiilin Haksızlığı

Fail, mağdurun haksız bir fiili sonucunda harekete geçmişse, bu durumda haksız tahrik indiriminden yararlanabilir. Ancak, mağdurun eylemi haklı bir nedene dayanıyorsa, bu durum haksız tahrik indirimi için geçerli bir temel oluşturmaz. Her bir durumun özelliklerine göre somut olarak değerlendirilmesi gerekir.

2.Tahrik Edici Fiilin Mağdura Yönelik Olması

Haksız tahrik hükümlerinden yararlanabilmek için, suçun tahrik edici fiilin mağduru tarafından işlenmiş olması gerekir. Ancak, bu fiil doğrudan failin kendisine yönelik olmak zorunda değildir. Failin yakınlarına veya önem verdiği kişilere karşı işlenmiş haksız fiiller de, failde öfke veya elem yaratıyorsa, haksız tahrik sayılabilir.

3.Failin Öfke veya Elem Altında Olması

Suçun işlenmesi sırasında failin öfke veya şiddetli bir elem altında olması gerekir. Bu durum, failin olaydan önceki ve sonraki davranışlarından anlaşılabilir. Fail, olay anında kontrolünü kaybederek spontane bir şekilde hareket etmişse, haksız tahrik altında olduğu kabul edilebilir.

4.İşlenen Suçun Ruhsal Durumun Sonucu Olması

Haksız tahrike neden olan olay, failin ruhsal durumunda belirgin bir değişiklik yaratmalıdır. Fail, bu değişiklik nedeniyle suçu işlemiş olmalıdır. Eğer fail, planlı ve hesaplı bir şekilde hareket ediyorsa, bu, haksız tahrik indirimi için bir gerekçe teşkil etmez. Örneğin, bir kişi, geçmişteki bir anlaşmazlık üzerine plan yaparak birisini öldürmeye karar vermişse ve ancak olay anında karşılaştığı bir hakaret üzerine bu eylemi gerçekleştirmişse, bu durum haksız tahrik olarak değerlendirilmez.

Haksız Tahrikte Ağır Tahrik Hafif Tahrik Ayrımı

HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİNDE AĞIR VE HAFİF TAHRİK AYRIMI

Türk Ceza Kanunu haksız tahrik altında işlenen suçlar için ceza indirimi öngörmektedir. TCK’nın önceki düzenlemelerinde “ağır haksız tahrik” ve “hafif haksız tahrik” gibi ayrımlar bulunsa da 5237 sayılı kanun bu ayrımı ortadan kaldırmış ve tek bir haksız tahrik maddesi altında toplamıştır. Bu durumda, mahkemeler haksız tahrik indirimi yaparken, suçun işlendiği şartlar, failin ve mağdurun olay öncesi ve olay anındaki davranışları, failin ruhsal durumu gibi öğeleri değerlendirerek bir ceza indirimi belirler. Mahkeme, olayın ayrıntılarına göre ceza miktarını belirlemenin yanı sıra, uygulanacak indirim oranını da somut olayın özelliklerine göre tayin eder.

KASTEN YARALAMADA HAKSIZ TAHRİK

Kasten yaralama suçu, bir kişinin fiziksel bütünlüğüne veya sağlığına kasıtlı olarak zarar verilmesiyle işlenir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86. ve 87. maddeleri bu suçu “vücut dokunulmazlığına karşı suçlar” başlığı altında ele alır. Bu suç iki ana kategori altında değerlendirilir: basit kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama.

Bu suç türünde esas olarak korunan, bireylerin vücut dokunulmazlığı ve bedensel bütünlüğüdür. Suçun işlenmiş sayılabilmesi için failin eyleminin, kanunda belirtilen zarar verici sonuçlarından birini meydana getirmesi gerekir. Bu sonuçları doğurabilecek her türlü eylem kasten yaralama kapsamına girer. Örneğin, bir kişiyi kolundan sertçe çekmek, kalıcı bir zarar oluşturmasa da yaralama suçu oluşturabilir.

Yaralama suçunun oluşabilmesi için failin eyleminin mağdurda fiziksel acı, sağlık sorunu veya algısal bozulma yaratması şarttır. Eğer bu durumlardan hiçbiri meydana gelmezse, eylem yaralama suçu olarak kabul edilmez. Bu kurallar, hukuka aykırı eylemlerin yasal çerçevede nasıl değerlendirileceğini ortaya koyar.

HAKSIZ TAHRİK İLE MEŞRU SAVUNMA ARASINDAKİ FARKLAR

Meşru savunma, bir kişinin kendisine veya başkasına yönelik gerçekleşen ya da gerçekleşmek üzere olan haksız bir saldırıya karşı zorunlu ve orantılı bir şekilde gösterdiği tepkidir. Bu tepki, suç işleme potansiyeli taşısa bile, hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilir ve eylemi suç olmaktan çıkarır.

Öte yandan, haksız tahrik, bir kişinin haksız bir eylemin etkisi altında kalıp suç işlemesi durumunda, bu kişinin ceza sorumluluğunu hafifleten bir faktördür. Burada, suçun işlenmesi hukuka aykırı olmaya devam eder ancak failin cezası, yaşadığı yoğun duygusal tepki nedeniyle indirilir.

Haksız tahrik ve meşru savunma arasındaki temel fark, meşru savunmanın bir hukuka uygunluk nedeni olarak suçun hukuka aykırılığını tamamen ortadan kaldırmasıdır. Meşru savunmada saldırının aktif ya da potansiyel olması gerekirken, haksız tahrikte böyle bir gereklilik yoktur. Her iki durumda da ortak olan, haksız bir eylemle karşı karşıya kalınmasıdır; ancak meşru savunma anında ve zorunlu bir tepkiyi, haksız tahrik ise daha çok duygusal bir tepkimeyi gerektirir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2014/9291 E. 2015/8427 K. sayılı kararında, bir savunma durumu değerlendirilmiştir. Bu kararda, sanığın maktul tarafından silahla tehdit edildiği ve yaklaşık 5 metre mesafeden silah doğrultulduğu sırada sanığın maktule ateş ettiği ve ölümüne sebep olduğu olay incelenmiştir. Mahkeme, sanığın ateş etme eyleminin, maktulün tehdidi altında bulunan ve aşırı heyecan, korku ve telaş haliyle meşru müdafaa sınırları içinde kaldığını ve bu nedenle Türk Ceza Kanunu’nun 27/2 maddesi ve Ceza Muhakemesi Kanunu‘nun 223/3-c maddeleri gereğince sanığın eyleminde ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, saldırı anındaki atış sayısı ve atış bölgesinin dikkate alındığı, sanığın eyleminin meşru müdafaa olarak değerlendirilebilecek bir sınıra ulaştığı ifade edilmiştir.

İLK HAKSIZ HAREKET NEDİR?

Haksız tahrik indiriminden faydalanılabilmesi için olayda ilk haksız fiilin kim tarafından işlendiğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, ilk haksız hareketin mağdur tarafından yapılmış olması şarttır.

Eğer ilk haksız hareketi fail yapmışsa, haksız tahrik indirimi uygulanmaz. Ancak, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2011 yılındaki bir kararına göre, eğer karşılıklı olarak tahrik oluşturan fiiller varsa ve tepki ölçüsüz bir şekilde ağır ise, fail haksız tahrikten yararlanabilir.

Haksız tahrik sayılan fiil, failin kendisine veya yakınlarına yönelik olmalıdır ve mutlaka mağdur tarafından işlenmiş olmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2002 yılında aldığı bir kararda, ilk haksız hareketin kim tarafından yapıldığının açıkça belirlenememesi durumunda, şüphenin sanık lehine değerlendirilerek haksız tahrik hükümlerinin uygulanabileceği belirtilmiştir.

Failin ceza indiriminden yararlanabilmesi için haksız tahrik teşkil eden fiilin doğrudan mağdurdan gelmesi zorunludur. Üçüncü kişilerin haksız eylemleri sonucu başka birine yönelik işlenen suçlarda fail, haksız tahrik indiriminden faydalanamaz. Örneğin, C’nin kendisine “haysiyetsiz” diyerek hakaret etmesine öfkelenen D, sinirle eline aldığı bıçakla C’nin arkadaşı E’yi yaralarsa, bu durumda haksız tahrik hükümleri Deniz için geçerli olmayacaktır. Çünkü E’nin D’ye karşı herhangi bir haksız davranışı bulunmamaktadır.

Haksız Tahrikte İlk Hareket

 ALDATMA HAKSIZ TAHRİK OLUŞTURUR MU?

Evlilik birliği içinde bir kişinin eşini aldatması, hukuki olarak suç teşkil etmese de, sadakat yükümlülüğüne aykırı bir davranıştır ve bu, ceza hukukunda haksız tahrik unsuru olarak değerlendirilebilir. Haksız tahrik, genellikle bir kişinin öfke ve şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda, verilecek cezanın indirilmesine olanak tanır. Bu kapsamda, eşini aldatan kişinin bu eylemi, aldatılan eşin haksız tahrik unsurları altında suç işlemesi durumunda indirim sebebi olarak dikkate alınabilir.

Aldatma eyleminin ardından, eşini aldatan kişinin değil, onun yakınlarının veya üçüncü bir kişinin aldatılan eşe veya birlikte oldukları kişiye karşı suç işlemesi halinde, haksız tahrik indirim hükümleri uygulanmayabilir. Her somut olay, eylemin nitelikleri ve etkileri dikkate alınarak ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Maktul, başkasıyla resmi nikâhlı olan Seval ile rızaya dayalı cinsel ilişkiye girmiş ve böylece Seval’in eşine karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesine sebep olmuştur. Bu durum, Seval’in eşi için haksız tahrik nedeni oluşturur. Ancak mesele, Resmi nikahlı eşinin kayınpederi ve kayınbiraderi olan sanıklar S. ve Y. açısından da bu eylemlerin haksız tahrik nedeni sayılıp sayılmayacağıdır. TCK 29. maddesi gereği, haksız tahrik, mağdurdan kaynaklanan bir haksız davranış sonucu ortaya çıkmalıdır. Somut olayda, Seval ile maktul arasındaki ilişki rızaya dayalı olduğu ve sadakat yükümlülüğü sadece eşlere has olduğu için, maktulün eylemleri sanıklar S. ve Y’ye yönelik haksız tahrik nedeni oluşturmamaktadır, çünkü bu eylemler doğrudan Maktul’e karşı işlenmiştir. (T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu e. 2017/1-906 k. 2020/64 T.6.2.2020)

HAKSIZ TAHRİKTE ORANTISIZ TEPKİ VE CEZA İNDİRİMİ

Karşılıklı haksız davranışlar söz konusu olduğunda, haksız tahrik altında işlenen suçların değerlendirilmesinde dengenin korunup korunmadığı ele alınmalıdır. Yani, bir failin başlatmış olduğu haksız eyleme mağdur tarafından verilen tepkinin ölçüsü tartışılır. Fail, kendi başlattığı haksız bir eylem nedeniyle karşı tarafın tepkisinden dolayı haksız tahrik altında olduğunu iddia edemez. Ancak, mağdurun verdiği tepki failin başlattığı eyleme göre aşırı ve orantısız ise, bu durum fail için haksız tahrik argümanını güçlendirebilir.

Örneğin, bir tartışma esnasında A, B’ye hakaret eder. B, bu hakarete sinirlenip A’yı bıçaklar, A da anında belinden çıkardığı silahla B’yi yaralar. Bu durumda, A’nın hakaret etmesiyle başlayan zincirleme reaksiyon, B’nin bıçaklama eylemiyle orantısız bir tepkiye yol açmıştır. Böylece, A’nın sonradan B’yi yaralaması, haksız tahrik hükümlerinden yararlanabileceği bir savunma oluşturur.

Yargı kararlarına göre, fail ve mağdur arasındaki haksız eylemlerin karşılıklı olması durumunda, genellikle haksız eylemi başlatan taraf, karşılaştığı aşırı tepkiden dolayı haksız tahrik indirimini talep edemez. Fakat, mağdurun tepkisi açıkça orantısız ve aşırı ise ve bu tepki yeni bir haksız fiil niteliği kazanıyorsa, failin haksız tahrikten yararlanması mümkün olabilir. Bu nedenle, her olayın özellikleri, tarafların eylemleri ve tepkileri dikkatle incelenerek, failin başlattığı eyleme göre mağdurun verdiği tepkinin orantılı olup olmadığı değerlendirilmelidir.

HAKSIZ TAHRİKTE KAÇINILMAZ HATA

Kaçınılmaz hata kavramı, kişinin herhangi bir suçu işlerken, olayın koşulları altında kaçınılmaz bir şekilde yanılgıya düşmesi ve bu yüzden hukuki bir değerlendirme hatası yapması durumunu ifade eder. Türk Ceza Kanunu’nun 30. maddesi bu tür hataları da ceza sorumluluğunu etkileyen bir unsur olarak kabul eder. Eğer fail, suç işlediği sırada böyle bir hata yapıyorsa ve hata, daha dikkatli olunsa dahi yapılacak bir hata ise, yani kişi her türlü özeni göstermesine rağmen yanılgıya düşmüşse, fail bu hatadan yararlanır ve cezasında bir indirim söz konusu olabilir.

Bu durumun bir örneği, Yargıtay’ın değerlendirdiği bir olayda karşımıza çıkar. Bu olayda, kişi gece evine hırsız girdiğini düşünerek ateş açmış ve daha önce de benzer bir hırsızlık yaşamış olduğu için hata yapmıştır. Yargıtay bu durumu, kişinin yaşadığı kaçınılmaz hata olarak değerlendirip, suçun cezasını azaltmıştır. Burada önemli olan, hatanın kaçınılmaz olması ve hata yapmış olan kişinin, olayın bütün koşullarını göz önünde bulundurduğunda bile bu yanılgıya düşmesinin kaçınılmaz olmasıdır. Eğer bu şartlar yerine getirilmişse, failin haksız tahrik altında hareket ettiği kabul edilerek, ona verilecek ceza hukuka uygun bir biçimde azaltılabilir.

ALACAKLININ DAVRANIŞI HANGİ HALLERDE HAKSIZ TAHRİK SAYILIR?

Alacak-verecek meselesinden kaynaklanan bir çatışma durumunda, borçlu tarafın borcunu ödeme gücü olmasına rağmen kasıtlı olarak ödememeyi tercih etmesi ve bu süreçte alacaklıyı haksız yere zor durumda bırakması, alacaklının şiddetli bir öfke veya elem hissetmesine yol açabilir.

Bu tür bir durum, haksız tahrik olarak değerlendirilebilir. Ancak yalnızca borcun ödenememesi, haksız tahrik nedeni sayılamaz. Ödeme yapmama eyleminin, alacaklıyı özellikle mağdur etmek için yapılan bir davranış olması ve alacaklının bu duruma karşı makul bir süre sonunda hiddete kapılması önemlidir. Sadece ödenmeyen borçtan dolayı haksız tahrik indirimi yapılması için yeterli sebep bulunmaz. Haksız tahrik nedeniyle ceza indiriminden yararlanabilmek için, borcunu ödemeyen kişinin alacaklıya karşı öfke uyandıracak derecede haksız ve provokatif davranışlarda bulunması gerekir. Bu bağlamda, alacaklı tarafından suç işlenmesine yol açan bir haksız eylemin bulunması ve bunun yeterince ispatlanması hukuki olarak ceza indirimine temel teşkil edebilir.

Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 2020/5153 Esaslı Kararında; Bir iş yerinde kısa süre çalışan ve alacağı olduğunu iddia eden bir kişi ile işverenler arasında ücret konusunda anlaşmazlık yaşanması, karşılıklı suçlamalar sonucu çatışmaya yol açmıştır. İşverenler, kişinin sadece birkaç gün işe geldiğini ve herhangi bir ücret borçlarının olmadığını savunurken, kişi ise tam tersini iddia etmiştir. Bu durumda, olayların neden kaynaklandığı ve nasıl geliştiği göz önünde bulundurularak, Türk Ceza Kanunu’nun haksız tahrik maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bu değerlendirme yapılmadan verilen kararın eksik olduğu gerekçesiyle Yargıtay tarafından bozulduğu anlaşılmaktadır.

HAKSIZ TAHRİK KONUSUNDA SIKÇA SORULAN SORULAR

  • Küfretmek Haksız Tahrik durumu yaratır mı?

Bir kişiye yönelik küfredilmesi durumunda, bu kişinin küfrü duyduğu anda gelişen öfke hissiyle anlık olarak saldırgan bir davranış sergilemesi, haksız tahrik altında suç işleme örneği olarak değerlendirilir. Bu, failin anında ve doğrudan bir tepki olarak haksız eyleme karşılık vermesi durumudur, bu yüzden ceza hukukunda failin bu tepkisi haksız tahrik unsurları çerçevesinde ele alınabilir.

  • Haksız Tahrik kusurluluğu kaldırır mı?

Haksız tahrik, bir kişinin hukuka aykırı ve haksız bir eylemin etkisi altında kalarak suç işlemesini ifade eden bir hukuk terimidir. Bu durumda, failin cezai sorumluluğu tamamen ortadan kalkmaz, ancak bu hukuki nedenle cezasında indirime gidilebilir. Töre veya kan davası nedeniyle işlenen suçlarda haksız tahrik hükümleri genellikle uygulanmaz çünkü bu tür eylemler, önceden planlanmış ve belirli bir amaç doğrultusunda gerçekleştirilmiş olabilir. Bu sebeple, haksız tahrik, failin kusurunu azaltan ancak tamamen ortadan kaldırmayan bir indirim nedenidir ve her olayın kendine özgü koşulları çerçevesinde ele alınması gerekir.

  • Haksız Tahrikte ceza ne kadar indirilir?

Haksız tahrikte ceza indirimi, ağır müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda 18-24 yıl arası hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren hallerde ise 12-18 yıl arası hapis cezasına çevrilmesine imkan tanır. Bu indirim oranları, mahkeme tarafından olayın bütün koşulları dikkate alınarak belirlenir ve genellikle cezanın üçte biri oranında bir indirim söz konusu olabilir. Haksız tahrik uygulamasında hakimin takdir yetkisi önemlidir.

  • Haksız Tahrik indirimi hangi suçlarda uygulanır?

Haksız tahrik indirimi, töre veya kan gütme gibi özel saiklerle işlenen suçlarda uygulanmaz. Aynı zamanda, eylem ile doğrudan bir bağlantısı olmayan durumlarda da bu indirimden yararlanılamaz. Ancak bu iki durum dışında, diğer gerekli şartlar mevcutsa, haksız tahrik indiriminden faydalanılmasına bir engel bulunmamaktadır.

  • Haksız Tahrike karşı Haksız Tahrik olur mu?

Birinin yaptığı ilk haksız eyleme tepki olarak yapılan eylem, eğer aşırıya kaçmışsa, yani ilk haksız eyleme göre çok daha şiddetliyse, bu durumda da haksız tahrikten söz edilebilir. Yani bir kişi, başkasının aşırı eylemine karşı haksız bir şekilde tepki verirse, bu tepki haksız tahrik sayılabilir. Ancak her durumda bu kararı vermek mahkemenin titizlikle incelemesi gereken bir husustur.

SONUÇ:

Hukuk büromuzdaki kıdemli Ceza Avukatlarımız, haksız tahrik hükümlerinin müvekkil lehine uygulanabilmesi için detaylı bir hukuki süreç yönetimi sunmaktadır. Müvekkilin en iyi şekilde temsil edilmesi, savunma stratejilerinin geliştirilmesi ve mümkün olan en uygun ceza indiriminin sağlanması konusunda uzman desteğimizle yanınızdayız. Her türlü sorunuz ve danışmanlık ihtiyaçlarınız için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Stj. Av. Selver Nur SEVİNDİK

BURAK TEMİZER HUKUK BÜROSU